31 Aralık 2023 Pazar
2023 - Kalan 6 Ay
30 Aralık 2023 Cumartesi
2023 Mart Nisan Mayıs Haziran
Mart ayı, depremin etkilerinin zihnimde gücünü gitgide artırmasıyla geçti. Başım dönüyor, durduramıyordum. Ve yıl bitti, hâlâ başaramadım.
O sırada editörü anadilini bilmeyen bir gazeteden yazarlık teklifi aldım. Benden ne istediğini bile düzgün cümleler kurarak anlatamayan, sırf giydiği kıyafetler çalıştığı yere uygun diye editör yapılmış bu moronla elbette uzun süre devam edemedik ama o kısa zamanda bile örümcek beyinlilerle iş yapmamam gerektiğini öğrenmiş oldum.
Amsterdam’da başlayıp Hamburg’da biten 10 şehirlik Avrupa seyahatim bir ay sürdü. Şu hayatta en çok sevdiğim insanlardan tut, iki dakika önce tanıştıklarıma kadar herkesle harika vakitler geçirdim ve çok mutlu oldum. Nisan ayının büyük kısmını da İstanbul’da geçirdim ve yine hem eski hem yeni insanlar sayesinde yılın en güzel iki ayını yaşamış oldum. Ancak sonra, aynı hataya düştüm ve topladığım tüm enerjinin, pozitifliğin bir kişi tarafından ruhumdan çekilmesine izin verdim. Günlüğümün sayfalarını karıştırırken şöyle şeyler görüyorum: Kavga çıkardı, burnumdan getirdi, kriz yarattı, delirdi, laf dinlemedi, üzdü, ağlattı… Bu sabah bir reklam izledim. Şöyle diyordu bir yerinde: “Bazı karakterler hikâyeni yavaşlatıp durdurabilir, onlardan kurtul.” Hâlâ mı işaret bekliyorum? E, hadi o zaman.
Sinema dünyasından bir cacık olmayacağına emin olunca, mayısın ikinci haftası gibi, doktorluğa dönme şartlarını araştırmaya başladım ancak aradan geçen yedi ayda bu arayışım hiçbir yere varmadığı gibi üzerimde yük oldu ve “seçilmiş işsizliğim” sanki bir suçmuş gibi gerilmeye başladım. Atama bekleyen bir çaresiz gibi baktı gözlerim, mutluluğu yine bir olayın gerçekleşmesine endeksledim.
25 Aralık 2023 Pazartesi
2023 Şubat
Şubat ayı, yıl boyu süreceğini bilmediğim büyük bir maddi kayıpla başladı. Hayatımın finansal açıdan en başarısız yılı, ardı ardına yaptığım yanlış tercihler sonucu beni, büyük kararlar almam gereken bir köşeye sıkıştırdı.
Şubat ayı, 18 yıllık yoldaşım, yan koltuğunda hala bu hayatta beni en çok seven insanın hayaletini taşıdığım arabamın, “sal beni” dediği ay oldu. Kaloriferinden motoruna her tarafı arıza veren gemim, bir deliğini yamarken diğerinden su aldı ve altı ay daha ısrarla sabretmeme rağmen battı.
MUBI’nin Sevmek Zamanı’nı yeniden popüler ettiği günler, “seni bir daha asla sevmeyeceğim” sözlerini sık sık duyduğum günlere denk geldi. “Sevmiyorum ama cebimde dur”, “sevmiyorum ama yanımda kal”, “sevmiyorum ama iletişimi koparma” diyen olgunlaşmamış ruhun sonunda boğazını kestim ancak nefes almak benim için de zorlaştı. Üç buçuk aylık bir yas sürecinden sonra mezardan çıkardım ve şimdi görüyorum ki, ölülerin dönüşü, boşuna korku filmi teması olmamış.
6 Şubat sabahı, hayatımın en büyük depremiyle uyandım. 14 Şubat günü, ne tesadüftür, ilk aşkımla, sekiz yılımı verdiğim insanla, bu vesileyle yeniden iletişim kurdum. Sesini duymadığım, harfini görmediğim on küsur senenin ardından, bir ölüyü daha mezardan çıkarabilmiş olmanın gücünü içimde hissedip umutlandım ancak “ölülerin dönmemesi gerektiği” kuralı yinelendi. Bu seferki korku filmi değilse de zombi filmiydi, peşinizde koşmayan, sizi yemeye çalışmayan zombilerden ama. Ruhsuz, hem dışı hem içi cazibesini yitirmiş, bomboş bir varlıktı karşımdaki. Benim yaşadığım seneleri toprak altında geçirmiş gibiydi gerçekten de. Hiçbir şey öğrenmemiş, hiçbir yeri görmemiş, hiç güzel bir şey tatmamıştı. Biraz böcekler onu yemiş, biraz da o, ufak tefek gelenlerle idare etmiş ve sonunda yaşayan bir ölüye dönmüştü. Bu muydu ömrümü geçirmek istediğim insan? Beni yalnız bırakan? Ailesinin ve benim tuttuğum iplerle bir süre sahnede kalan göz alıcı bir kuklaymış meğerse. Biz bırakınca numarası kalmamış. Tozlanmış, pörsümüş, modası geçmiş. Belki zaten hiç düşündüğümüz insan değilmiş, bizim zorlamalarımız ve Allah vergisi güzelliğiyle ilginçmiş, biz gidince tutunamamış. Baba evine dönüp, sular altında kaldığını görmek gibiydi ona kavuşmak. Hem dönecek yerinin kalmadığını öğrenip üzülmek hem de bir daha asla aklının kalmayacağına ikna olup özgürleşmek. Bin bir şekilde kavuştuğumuz rüyalar da böylece kesilmiş oldu.
19 Aralık 2023 Salı
2023 Ocak
Artık hem anlatmaya değer şeyler yaşamadığım hem de yazma yetimi kaybettiğim için bu blogu güncellemiyorum. Yazmaya çalıştığım zaman dümdüz cümleler çıkıyor, ben bile sıkılıyorum. Şifreli yazamıyorum, imalarda bulunamıyorum. Sürekli kendimi açıklamak zorunda kaldığım yılların ve ilişkilerin ardından, anlaşılmak için dümdüz konuşmak/yazmak zorunda kaldığım yıpratıcı süreçlerden sonra, artık cümlelere takla attıramıyorum. Yine de koca bir senede bir tanecik olsun yazı girmek istedim eski dostuma.
2023, beklediğimi vermeyeceğini açık eden bir şekilde başladı. Yılbaşı gecesi planım, hiç tanımadığım ve çok da önemli olmayan birinin ölümü nedeniyle gerçekleşmedi. Alternatif planımsa beni, gece yarısından sonra sadece 50 dakika ayakta tutabildi. Sevdiklerimin Covid oluşu, öksürük krizim ve yılın ilk dizisi olarak Dead to Me’yi seçmem, bir tür fal açmakmış, şimdi görüyorum.
Yılın ikinci günü, yeni tanıştığım, hızla güvendiğim, özel hayatımı üzerine boca ettiğim ve biraz ben hızlı gittiğim biraz da o zaten şeytani bir kişilik olduğundan sessizce uzaklaştığım birini yolda gördüm. Yalandan birbirimize sarılıp gerçekleşmeyecek planlar yaptık. Sonra, yıl boyunca bunu her mecburi temasımızda yineledik. Bu kalp kırıcı deneyim bana artık yeni bir arkadaş edinemeyeceğim fikrini aşıladı, en azından gerçek bir tane.
Üçüncü gün, ilk şehirlerarası seyahatimi gerçekleştirdim ve yıl boyu ziyaret edeceğimi bilmediğim 6 ülkedeki 19 şehirden ilkine gittim. Burada, beni ben yapan iki insanla vakit geçirip eskisi gibi davrandım, beni, yeni ve korkunç bir kadere sürükleyen olaylar silsilesi olmamış gibi yani, zamanda yolculuk bir nevi. Fakat ertesi sabah gerçekliğim beni plansızca lüks inşa edilmiş, asla tam dolmayacak bir AVM’nin üç katı da görebileceğiniz avlusunda yakaladı. Mutluluğum, bir yalanla sörf yapıp hızla uzaklaştı. Aynısını yıllar önce de yaşamıştım. Bu kez evimdeydim. O zamanki mutluluk kaynağım da bu tarz bir yalanla topuklamıştı. Gerçi o zaman valizini topladığını görüp anlamıştım, bu kez jetonum geç düştü. Yıllar sonra onu bir kulüpte, duvara yaslanmış etrafı keserken görünce rahatlamıştım. Ben hayatıma devam ediyordum, o ise hala başlama sinyalini bekliyordu. Bu kez de benzeri olur diye umutlanmalı mıyım?
Yürüyüşe başladım. Kilometrelerce. Bazen de koştum. Olmadı, sürdüremedim. Oturarak yapılan işlerde daha iyiyim.
İkinci baharım için kendime seçtiğim mesleğin tasdik süreci çok yordu. Saf saf beklediğim aylar yıla döndü ve kabul edilmedim. Neden, niçin, nayır, nolamaz derken gerçekleri öğrenmem uzun sürmedi. Aslında başvuru dosyamın değerlendirilmediğini, oy verecek üyelerin önüne bile gitmediğini ve içinden pislik akan sözde solcu bir keltoşun geleceğime umutla bakmama yardımcı olabilecek sürece taş koyduğunu öğrendim. Güvendiğim dağlarda birer birer heyelan oldu, inancımı yitirdim, beş yıl sonra kendimi görmek istediğim yere sümüğümü sürüp arkama bile bakmadım. Yine de (varsa) Allah belalarını versin, kul hakkı uygulamasının infaz edilişini görmek isterim.
Ocak ayının 13’ü, cuma gününe denk geldi. 13. Cuma katili belki kalbimi değil ama yüreğimi, bıçakla değil ama sözleriyle deşti. Çok sevdiğim ve beni aynı şekilde sevdiğini zannettiğim bu kişi, elimdeki verilerin yanlış olduğunu, kendisininkilerle karşılaştırdığında tutarsızlıkların kolayca görülebileceğini bildirdi ve mutemetle görüşme şansı vermeden, başka insanlarla bulmaca çözmek ihtiyacı içinde olduğunu söyleyerek telefonu kapattı. Ben de hayatımı kendisine kapattım ve yaklaşık 3,5 ay boyunca da açmadım.
Önce bir Apple ürünü kusurlu çıktı kutusundan, sonra da aldığım yeni masa. Ocak ayının büyük kısmını bu iki yanlışı düzeltmeye harcadım. Hırsla, öfkeyle, en doğrusu, en güzeli benim olmalı derdiyle. Aralık ayının son günlerinde görüyorum ki bazı şeyler düzelmiyor ve düzelmeleri de gerekmiyor. Bu satırları, o defolu masanın üzerinde yazıyorum ve bilin bakalım ne, mükemmel bir masaya ihtiyacım yokmuş.
Mutsuzluktan öleceğimi zannedip antidepresanlara sarıldığım, rüyalarımda hıçkıra hıçkıra ağlarken gerçek vücudumun da gözyaşı salgıladığı, Almodóvar filmleri ve Sex and the City’den güç topladığım haftalar, önüme gelenle tanışıp bazılarıyla soyunduğum günler ve geceler geçirdim. Hiçbiri ruhuma dokunmadı, hiçbiri iz bırakmadı. Ve acılar içinde kıvrandığım bir ocak ayı sona erdi. Şubatın getireceklerini bilmediğim için, daha kötüsü olamaz sanıyordum.
2023 - Kalan 6 Ay
Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...
-
Başlığın bile yeterince şok edici olduğunun farkındayım. Günlerdir arabesk soslu aşk nidalarımı okumaktan sıkılmışsınızdır belki düşüncesiyl...
-
Yasemin Alkaya; bale eğitimi almış, konservatuar mezunu bir tiyatro sanatçısı olarak tanınıyor. Fotomodellik de yapmış ve bir kafe işletiyor...