31 Aralık 2023 Pazar

2023 - Kalan 6 Ay

Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duygu değişikliğinden midir bilmem, telefonumu (üç kez) ve daha iki yaşını doldurmamış bilgisayarımı yenilemek gibi şeyler yapmaya başladım.

Daha önce hiç yapmadığım işlerde çalıştım 2023’te. Para karşılığı bir kitabın redaksiyonunu yaptım, bir web sitesinde proje bazlı editörlük yürüttüm, bir film festivalinde ön jüri olarak görev aldım. İlk defa basılan bir kitapta düzeltmen olarak ismim çıktı, ilk defa bir film festivalinde moderasyon yaptım. Kalabalık korkumla yüzleşip dört kez 150 kişiye, iki kez de 30-40 kişiye bazı filmleri anlattım.

Sakin bir yaz oldu. Herhangi bir otele gitmedim, on kez evin havuzuna indim, iki kez de günübirlik deniz gördüm. Sonra, sürpriz bir buluşma gerçekleşti ve Bodrum’da, dört kişiyle çok güzel bir dört gün geçirdim. Orada, önceden tanıdığım ve ısrarlarına yüz vermediğim biriyle karşılaştım. Baktım ki, gözlerimde perde varmış, elimdekinden çok daha fazlasıymış reddedip durduğum. Ufak bir aydınlanma yaşadım ama yine aynı hatalara düşmeyi sürdürdüm, akıllanmadım. 13 Temmuz’da bana âşık olduğunu söyleyerek ağlayan birinden sistematik şiddet görmek, dalgalı ruh hallerine maruz kalmak, canı nasıl isterse öyle davranmasına izin vermek daha cazipmiş demek ki. Aşağılandım, hırpalandım, oynandım. Büyüdükçe böyle şeylere izin vermeyecek gücü bulurum sanıyor insan ancak o iş öyle olmuyormuş, öğrendim.

2023, güvendiğim insanlar tarafından en büyük hayal kırıklıklarına uğratıldığım, hiçbir beklentim olmayanlar tarafındansa mutlu edildiğim bir sene oldu. Yıllardır görmediğim, Avrupa’ya taşınan eski bir arkadaşım tarafından bağra basılırken, gelişini dört gözle beklediklerim tarafından AVM köşelerinde unutuldum. Birlikte büyüdüğüm kişinin öncelikler listesinde en alta itilirken, hiç beklemediklerimin ilk görüşüleceği oldum. Kimileri evlerinden uzak tuttu, kimileri yatak odalarını teklif etti. 2023’ün en büyük kazanımlarından biri, yaşı büyük bir dost edinmek oldu. Her zaman mesafeli durmuş başka iki dostumla da hiç olmadığımız kadar yakınlaştık. Yirmi sekiz yaş altıyla yatılmaması gerektiğini öğrendiğim gibi, arkadaş da olmamam gerekiyormuş.

Senenin bir başka gurur duyduğum işiyse, anneannemin mezarını güzelleştirmek oldu.

2023 yılında 240 uzun 217 kısa metrajlı film, 70 diziden 686 bölüm izledim, 223 gün spora gittim, 128 gün alkol aldım, 41 kişiyle tanıştım, 141 kez seviştim, 161 geceyi evimde geçirmedim.

İlk altı ay ne kadar güzel geçtiyse, ikinci altı ay bir o kadar zordu. Yeni yıldan beklentim, eskisi gibi düzenli bir işimin olması. Dört senelik aradan dönmek, erken emekliliğimi bitirmek istiyorum. Bencillerden, dengesizlerden uzak durmak, manipüle edilmemek ve artık ABD’yi görmek. Yaralarımı sarmak, eskisi kadar olmasa da güçlenmek, ölenle ölmemek, müzelikleri günlük kullanmaya çalışmaktan vazgeçmek ve en önemlisi, aşka, sevgiye ihtiyaç duymamak istiyorum.

30 Aralık 2023 Cumartesi

2023 Mart Nisan Mayıs Haziran

Mart ayı, depremin etkilerinin zihnimde gücünü gitgide artırmasıyla geçti. Başım dönüyor, durduramıyordum. Ve yıl bitti, hâlâ başaramadım. 

O sırada editörü anadilini bilmeyen bir gazeteden yazarlık teklifi aldım. Benden ne istediğini bile düzgün cümleler kurarak anlatamayan, sırf giydiği kıyafetler çalıştığı yere uygun diye editör yapılmış bu moronla elbette uzun süre devam edemedik ama o kısa zamanda bile örümcek beyinlilerle iş yapmamam gerektiğini öğrenmiş oldum.

Amsterdam’da başlayıp Hamburg’da biten 10 şehirlik Avrupa seyahatim bir ay sürdü. Şu hayatta en çok sevdiğim insanlardan tut, iki dakika önce tanıştıklarıma kadar herkesle harika vakitler geçirdim ve çok mutlu oldum. Nisan ayının büyük kısmını da İstanbul’da geçirdim ve yine hem eski hem yeni insanlar sayesinde yılın en güzel iki ayını yaşamış oldum. Ancak sonra, aynı hataya düştüm ve topladığım tüm enerjinin, pozitifliğin bir kişi tarafından ruhumdan çekilmesine izin verdim. Günlüğümün sayfalarını karıştırırken şöyle şeyler görüyorum: Kavga çıkardı, burnumdan getirdi, kriz yarattı, delirdi, laf dinlemedi, üzdü, ağlattı… Bu sabah bir reklam izledim. Şöyle diyordu bir yerinde: “Bazı karakterler hikâyeni yavaşlatıp durdurabilir, onlardan kurtul.” Hâlâ mı işaret bekliyorum? E, hadi o zaman.

 

Sinema dünyasından bir cacık olmayacağına emin olunca, mayısın ikinci haftası gibi, doktorluğa dönme şartlarını araştırmaya başladım ancak aradan geçen yedi ayda bu arayışım hiçbir yere varmadığı gibi üzerimde yük oldu ve “seçilmiş işsizliğim” sanki bir suçmuş gibi gerilmeye başladım. Atama bekleyen bir çaresiz gibi baktı gözlerim, mutluluğu yine bir olayın gerçekleşmesine endeksledim.

25 Aralık 2023 Pazartesi

2023 Şubat

Şubat ayı, yıl boyu süreceğini bilmediğim büyük bir maddi kayıpla başladı. Hayatımın finansal açıdan en başarısız yılı, ardı ardına yaptığım yanlış tercihler sonucu beni, büyük kararlar almam gereken bir köşeye sıkıştırdı. 

Şubat ayı, 18 yıllık yoldaşım, yan koltuğunda hala bu hayatta beni en çok seven insanın hayaletini taşıdığım arabamın, “sal beni” dediği ay oldu. Kaloriferinden motoruna her tarafı arıza veren gemim, bir deliğini yamarken diğerinden su aldı ve altı ay daha ısrarla sabretmeme rağmen battı.

 

MUBI’nin Sevmek Zamanı’nı yeniden popüler ettiği günler, “seni bir daha asla sevmeyeceğim” sözlerini sık sık duyduğum günlere denk geldi. “Sevmiyorum ama cebimde dur”, “sevmiyorum ama yanımda kal”, “sevmiyorum ama iletişimi koparma” diyen olgunlaşmamış ruhun sonunda boğazını kestim ancak nefes almak benim için de zorlaştı. Üç buçuk aylık bir yas sürecinden sonra mezardan çıkardım ve şimdi görüyorum ki, ölülerin dönüşü, boşuna korku filmi teması olmamış.

 

6 Şubat sabahı, hayatımın en büyük depremiyle uyandım. 14 Şubat günü, ne tesadüftür, ilk aşkımla, sekiz yılımı verdiğim insanla, bu vesileyle yeniden iletişim kurdum. Sesini duymadığım, harfini görmediğim on küsur senenin ardından, bir ölüyü daha mezardan çıkarabilmiş olmanın gücünü içimde hissedip umutlandım ancak “ölülerin dönmemesi gerektiği” kuralı yinelendi. Bu seferki korku filmi değilse de zombi filmiydi, peşinizde koşmayan, sizi yemeye çalışmayan zombilerden ama. Ruhsuz, hem dışı hem içi cazibesini yitirmiş, bomboş bir varlıktı karşımdaki. Benim yaşadığım seneleri toprak altında geçirmiş gibiydi gerçekten de. Hiçbir şey öğrenmemiş, hiçbir yeri görmemiş, hiç güzel bir şey tatmamıştı. Biraz böcekler onu yemiş, biraz da o, ufak tefek gelenlerle idare etmiş ve sonunda yaşayan bir ölüye dönmüştü. Bu muydu ömrümü geçirmek istediğim insan? Beni yalnız bırakan? Ailesinin ve benim tuttuğum iplerle bir süre sahnede kalan göz alıcı bir kuklaymış meğerse. Biz bırakınca numarası kalmamış. Tozlanmış, pörsümüş, modası geçmiş. Belki zaten hiç düşündüğümüz insan değilmiş, bizim zorlamalarımız ve Allah vergisi güzelliğiyle ilginçmiş, biz gidince tutunamamış. Baba evine dönüp, sular altında kaldığını görmek gibiydi ona kavuşmak. Hem dönecek yerinin kalmadığını öğrenip üzülmek hem de bir daha asla aklının kalmayacağına ikna olup özgürleşmek. Bin bir şekilde kavuştuğumuz rüyalar da böylece kesilmiş oldu.

19 Aralık 2023 Salı

2023 Ocak

Artık hem anlatmaya değer şeyler yaşamadığım hem de yazma yetimi kaybettiğim için bu blogu güncellemiyorum. Yazmaya çalıştığım zaman dümdüz cümleler çıkıyor, ben bile sıkılıyorum. Şifreli yazamıyorum, imalarda bulunamıyorum. Sürekli kendimi açıklamak zorunda kaldığım yılların ve ilişkilerin ardından, anlaşılmak için dümdüz konuşmak/yazmak zorunda kaldığım yıpratıcı süreçlerden sonra, artık cümlelere takla attıramıyorum. Yine de koca bir senede bir tanecik olsun yazı girmek istedim eski dostuma. 

2023, beklediğimi vermeyeceğini açık eden bir şekilde başladı. Yılbaşı gecesi planım, hiç tanımadığım ve çok da önemli olmayan birinin ölümü nedeniyle gerçekleşmedi. Alternatif planımsa beni, gece yarısından sonra sadece 50 dakika ayakta tutabildi. Sevdiklerimin Covid oluşu, öksürük krizim ve yılın ilk dizisi olarak Dead to Me’yi seçmem, bir tür fal açmakmış, şimdi görüyorum.

 

Yılın ikinci günü, yeni tanıştığım, hızla güvendiğim, özel hayatımı üzerine boca ettiğim ve biraz ben hızlı gittiğim biraz da o zaten şeytani bir kişilik olduğundan sessizce uzaklaştığım birini yolda gördüm. Yalandan birbirimize sarılıp gerçekleşmeyecek planlar yaptık. Sonra, yıl boyunca bunu her mecburi temasımızda yineledik. Bu kalp kırıcı deneyim bana artık yeni bir arkadaş edinemeyeceğim fikrini aşıladı, en azından gerçek bir tane.

 

Üçüncü gün, ilk şehirlerarası seyahatimi gerçekleştirdim ve yıl boyu ziyaret edeceğimi bilmediğim 6 ülkedeki 19 şehirden ilkine gittim. Burada, beni ben yapan iki insanla vakit geçirip eskisi gibi davrandım, beni, yeni ve korkunç bir kadere sürükleyen olaylar silsilesi olmamış gibi yani, zamanda yolculuk bir nevi. Fakat ertesi sabah gerçekliğim beni plansızca lüks inşa edilmiş, asla tam dolmayacak bir AVM’nin üç katı da görebileceğiniz avlusunda yakaladı. Mutluluğum, bir yalanla sörf yapıp hızla uzaklaştı. Aynısını yıllar önce de yaşamıştım. Bu kez evimdeydim. O zamanki mutluluk kaynağım da bu tarz bir yalanla topuklamıştı. Gerçi o zaman valizini topladığını görüp anlamıştım, bu kez jetonum geç düştü. Yıllar sonra onu bir kulüpte, duvara yaslanmış etrafı keserken görünce rahatlamıştım. Ben hayatıma devam ediyordum, o ise hala başlama sinyalini bekliyordu. Bu kez de benzeri olur diye umutlanmalı mıyım?

 

Yürüyüşe başladım. Kilometrelerce. Bazen de koştum. Olmadı, sürdüremedim. Oturarak yapılan işlerde daha iyiyim.

 

İkinci baharım için kendime seçtiğim mesleğin tasdik süreci çok yordu. Saf saf beklediğim aylar yıla döndü ve kabul edilmedim. Neden, niçin, nayır, nolamaz derken gerçekleri öğrenmem uzun sürmedi. Aslında başvuru dosyamın değerlendirilmediğini, oy verecek üyelerin önüne bile gitmediğini ve içinden pislik akan sözde solcu bir keltoşun geleceğime umutla bakmama yardımcı olabilecek sürece taş koyduğunu öğrendim. Güvendiğim dağlarda birer birer heyelan oldu, inancımı yitirdim, beş yıl sonra kendimi görmek istediğim yere sümüğümü sürüp arkama bile bakmadım. Yine de (varsa) Allah belalarını versin, kul hakkı uygulamasının infaz edilişini görmek isterim.

 

Ocak ayının 13’ü, cuma gününe denk geldi. 13. Cuma katili belki kalbimi değil ama yüreğimi, bıçakla değil ama sözleriyle deşti. Çok sevdiğim ve beni aynı şekilde sevdiğini zannettiğim bu kişi, elimdeki verilerin yanlış olduğunu, kendisininkilerle karşılaştırdığında tutarsızlıkların kolayca görülebileceğini bildirdi ve mutemetle görüşme şansı vermeden, başka insanlarla bulmaca çözmek ihtiyacı içinde olduğunu söyleyerek telefonu kapattı. Ben de hayatımı kendisine kapattım ve yaklaşık 3,5 ay boyunca da açmadım.

 

Önce bir Apple ürünü kusurlu çıktı kutusundan, sonra da aldığım yeni masa. Ocak ayının büyük kısmını bu iki yanlışı düzeltmeye harcadım. Hırsla, öfkeyle, en doğrusu, en güzeli benim olmalı derdiyle. Aralık ayının son günlerinde görüyorum ki bazı şeyler düzelmiyor ve düzelmeleri de gerekmiyor. Bu satırları, o defolu masanın üzerinde yazıyorum ve bilin bakalım ne, mükemmel bir masaya ihtiyacım yokmuş.

 

Mutsuzluktan öleceğimi zannedip antidepresanlara sarıldığım, rüyalarımda hıçkıra hıçkıra ağlarken gerçek vücudumun da gözyaşı salgıladığı, Almodóvar filmleri ve Sex and the City’den güç topladığım haftalar, önüme gelenle tanışıp bazılarıyla soyunduğum günler ve geceler geçirdim. Hiçbiri ruhuma dokunmadı, hiçbiri iz bırakmadı. Ve acılar içinde kıvrandığım bir ocak ayı sona erdi. Şubatın getireceklerini bilmediğim için, daha kötüsü olamaz sanıyordum.

31 Aralık 2022 Cumartesi

2022 kötü bir yıl oldu, en azından ben tatmin olmadım diyeyim.

Kendisine çoğunu geçireceğim şehirde girdim, hakikaten de girdiğin gibi devam ediyormuş. Yanımda bir, ekranımda iki sevdiğim vardı saatler gece yarısını gösterdiğinde ve yanımdakinin de gitmesi akşamı bulmadı. Yalnız kaldım. 2022’yi bir kelimeyle anlat deseler yalnızlık derim şimdi. O gün başlamış.

 

Epey hazırlık yapmıştım aslında ama yenip içilmedi, sonra kendi kendime bayatlayışlarına eşlik ettim. Kendim gibi, kendim için de epey hazırlığım oldu ama geldiğim noktada bayatlayışıma eşlik etmek dışında elimden bir şey gelmiyor.

 

Almanca çalıştığım günlerdi yılın ilk günleri. Genciz, yolumuz uzun, Almanya’ya gideriz hesabı… Yazı çizi işleri iyi gidiyor, reklam alıyorum enerji yüksek ama bir taraftan da değil sanki. Kırgınlık var, hafif bir ishal… 2022 en çok hasta olduğum yıl oldu. İlk günlerinden son gününe dek fiziksel olarak yokuş aşağı yuvarlandım. Basit sorunlar büyüdü, uzadı, geçmek bilmedi. Spor hayatım bitmese de kör topal ilerliyor moduna geçti, göbeklendim, sarktım, incelmesi gerekenlerle kalınlaşması gereken yerler tam tersi yönde ilerledi. Daha ilk haftadan yeni yıl ümitleri yerini bunalıma bırakıverdi. Çok çabaladım. Sinema yazarı olarak yeni bir kariyer inşa etmek için çok uğraştım. Güzel şeyler oldu ama istediğim adaya yanaşamadım, boğulmakla anakaraya dönmek arasında fikirsiz yüzüp durdum.

 

Beşinci doz aşımı oldum, hamur işine gömüldüm. Kar nedeniyle uçaklar kalkmadı, havalimanında mahsur kaldım ama neyse ki kendimi yurt dışına attım ve 27 gecemi Almanya’da geçirdim. Orada da yaşayamayacağımı anlattı bu deneyim bana, kendimle yaşayamazken zaten hiçbir yerin suçu yoktu ama… Döndüm. Bir web sitesinde tam zamanlı hiç gelirli editör olarak işe başladım, biraz da buraya dökeyim saçlarımı, yeni kırışıklara ismini vereyim dedim herhalde, öyle bir atılım.

 

Eski günlerdeki gibi kovalamacalara çıktığım kısa bir dönem oldu. Birinden etkilenir gibi oldum bir an, uyuşturucu bağımlısı çıktı. Kime selam versem pişman oldum. Sonunda bu oyuna da küstüm, oradan da yalnızlıkla şampiyon oldum.

 

Günlerimin bir kısmı iş bilmez müşteri temsilcileriyle telefon harpleri yaparak geçti. Elde ettiğim her şey için çok konuşmam, çok uğraşmam, çok yıpranmam gerekti. Çoğunlukla da başkaları için harcadım nefesimi.

 

En sevdiklerimden biri, yılın ilk 90 günü sadece 9 kez görüşmemize rağmen “meditasyon” bahanesiyle ilişkimize ara verdi. Yılın 107. günü bir daha görüşmek istemediğini mesajla bildirdi. Yılın 157. günü aynı şeyi yüzüme söyledi ve 187. günü bunu bir kez daha yaptı. Üzdü beni, çok üzdü. Özgüvenimi sarstı, kendimden şüpheye düşürdü. Saldırdığı hücrelerim yaşlandı, bazıları otofajiyi unuttu, kanserleşti, büyüdükçe büyüyüp güzel olanlara da baskı yapmaya başladı ve içimde hiç çocuk kalmayana kadar ortalığı dağıttı.

 

Nisan ayının son haftası, yılın en güzeliydi. Hiç tanımadığım ondan fazla insanla bir eğitim kampında çocukluğuma döndüm, sevdim, sevildim, içinde yaşamak istediğim film bu dedim ama elbette her güzel şey gibi bitti.

 

3. yazımı geçirdiğim evimin havuzuna ilk kez girdim. Hayatımın en kötü doğum gününü 3. kez yaşadım. Hiç tanımadığım bir yönetmenden hediye aldım. Salonumdaki ışıkların renk değiştirdiğini fark edip heyecanlandım. Ama ne zaman biraz iyi hissetsem, aynı duvara tosladım.

 

Dünyanın en iyi tam otomatik kahve makinesine sahip olmama rağmen gidip bir tane daha aldım. Babamın vasiyetini yerde komadım. İlk defa bir uçağa engelli refakatçisi olarak giriş yaptım.

 

2022’de, evim dışındaki 10 yerleşim yerinde 160 gün konakladım (Adana 7 İstanbul 27 Hamburg 2 Husum 25 Sığacık 8 Ankara 70 İzmir 5 Antalya 9 Belek 4 Kızkalesi 3) ve günübirlik Neumünster, Kiel, Seferihisar, Urla gezdim. 48 gecemi otel ve kiralık evlerde geçirdim (Point Otel Taksim 1, Novum Hotel Hamburg 1, Novum Hotel Stadzentrum 1, Airbnb 4, Maya Otel Bistro Sığacık 8, Ramada Encore İzmir 5, Sabah Pansiyon Kaleiçi 1, Granada Luxury Deluxe 4, Kızkalesi Pansiyon 3, Anemon Otel Adana 5, Crown Plaza Antalya 8, Alba Otel Ankara 3, Tunel Residence 1, Beyoğlu Öğretmenevi 3) ve bunların üçte ikisine davetliydim.

 

Şu üçü dışında hayal kırıklığına uğratmadı 2022:

 

21 Nisan’da aldığım iş teklifi hala gerçekleşmedi.

Beklediğim fon çıkmadı.

İstediğim kadar sevilemedim.

 

Çünkü pek de hayal kurmadım, beklentiye girmedim.

 

Beni en çok mutlu eden şeylerden biri, bir WhatsApp grubuydu. Onu bile 30 Aralık gecesi kaybettim.

 

En az spor yaptığım, en az dizi izlediğim, en az tanıştığım, en az seviştiğim ve en çok mutsuz olduğum yıllardan biri oldu 2022. Yenisinden de aynı performansı bekliyorum.

 

“Aynı şeyleri yapıp, farklı sonuç alamazsın.”

30 Aralık 2022 Cuma

2022’de İzlediğim En İyi Diziler


2022’de İzlediğim En İyi Diziler

 

2022 senesinde 88 farklı dizinin 790 bölümünü izledim.

 

Beğendiğim 21 yapımın 6 tanesi Amazon Prime Video, 6 tanesi TOD, 5 tanesi Netflix, 2 tanesi Apple TV+ ve 2 tanesi de Disney+ çatısı altında.

 

İşte bana göre yılın en iyi dizileri:

 

1. Severance – Apple TV+

2. Why Women Kill - TOD

3. The Crown - Netflix

 

Diğer beğendiğim diziler, sırasız:

 

Yellowjackets - TOD

Shining Girls– Apple TV+

The Boys – Amazon Prime Video

Reacher– Amazon Prime Video

Jack Ryan– Amazon Prime Video

Ozark- Netflix

I Love That for You - TOD

Stranger Things 4- Netflix

The Umbrella Academy- Netflix

A League of Their Own - Amazon Prime Video

Obi-Wan Kenobi – Disney+

The Terminal List– Amazon Prime Video

Only Muders in the Building – Disney+

Paper Girls– Amazon Prime Video

The Thing About Pam - TOD

The White Lotus - TOD

Chucky - TOD

Smiley- Netflix

29 Aralık 2022 Perşembe

2022'de İzlediğim En İyi Filmler


2022 takvim yılı içerisinde 233 film izledim. Yeni filmlerin yanı sıra MUBI sayesinde sık sık eskiye de döndüm ve çok sevdiğim filmleri tekrarladım ama aşağıdaki listede onlar yok, sadece ilk kez izlediklerim yer alıyor.

 

Hiçbir filme 5 veya 4,5 yıldız veremedim.

 

15 filme 4 ve 16 filme 3,5 yıldız verdim. Kendi içlerinde bir sıralamaya gitmedim, izleme sıramla aktarıyorum ama sanırım zirvede Vortex var. Filmle ilgili yazım burada.


İyi dediğim filmlerin 6'sına MUBI'de, 4'üne Netflix'te ve 16'sına festivallerde rastlamışım. Bu da beni mutlu etti, festivaller hala sinemanın kaleleri.


 

****

 

Karanlık Kız / The Lost Daughter (2021) Maggie Gyllenhaal (Netflix)

 

Kaçış / Flugt (2021) Jonas Poher Rasmussen (Basın Gösterimi)

 

Benedetta (2021) Paul Verhoeven (MUBI)

 

Masumlar / De Uskyldige (2021) Eskil Vogt (İstFilmFest)

 

Vortex (2021) Gaspar Noé (İstFilmFest)

 

After Blue (2021) Bertrand Mandico (İstFilmFest)

 

Everything Everywhere All At Once (2022) Daniels (Torrent)

 

Elvis (2022) Baz Luhrmann (Vizyon)

 

Hytti Nro 6 (2021) Juho Kuosmanen (MUBI)

 

R.M.N. (2021) Cristian Mungiu (Altın Koza)

 

Kurak Günler (2022) Emin Alper (Altın Portakal)

 

Ekmek ve Tuz / Chleb i Sol (2022) Damian Kocur (Altın Portakal)

 

Örümcek ve Kız / Das Madchen und die Spinne (2021) Ramon & Silvan Zürcher (MUBI)

 

Paralel Anneler / Madres Paralelas (2021) Pedro Almodovar (TOD)

 

Matilda Müzikali / Roald Dahl’s Matilda the Musical (2022) Matthew Warchus (Netflix)




***-

 

Big Bug (2022) Jean-Pierre Jeunet (Netflix)

 

Garip Ama Gerçek / Incroyable Mais Vrai (2022) Quentin Dupieux (İstFilmFest)

 

Întregalde (2021) Radu Muntean (İstFilmFest)

 

Utama (2022) Alejandro Loayza Grisi (İstFilmFest)

 

Aşk, Mark ve Ölüm (2022) Cem Kaya (İstFilmFest)

 

Çıtkırıldım / Petite Natur (2021) Samuel Theis (İstFilmFest)

 

Joana’nın İlk Kaybı / A Primeira Morte de Joana (2021) Cristiane Oliveira (Uçan Süpürge)

 

Duras Hakkında Her Şey / Vous Ne Désires Que Moi (2021) Claire Simon (Uçan Süpürge)

 

Drive My Car (2021) Ryusuke Hamaguchi (MUBI)

 

The Big Sick (2017) Michael Showalter (TOD)

 

Bir Zamanlar Gelecek: 2121 (2022) Serpil Altın (Altın Koza)

 

Tori ve Lokita / Tori et Lokita (2022) Dardenne Kardeşler (Altın Koza)

 

Ucube / Hideous (2022) Yann Gonzales (MUBI)

 

107 Anne / Cenzorka (2021) Peter Kerekes (Ankara FF)

 

Pinokyo / Guillermo Del Toro’s Pinocchio (2022) (Netflix)

 

Ayrılma Kararı / Heojil Kyolshim (2022) Chan-wook Park (MUBI)




Eskiden beğenmediklerimi de yazardım ama sevdiğim birinin dediği gibi, olumsuzluk yük yapıyor.

 

1 Nisan 2022 Cuma

YAS GÜNLÜĞÜ – 584. GÜN

Bugün, başkası yapsa burun kıvıracağım, ciddiye almayacağım bir şey yaptım.

Artık cansız bedeninden kalanların yanına gelişlerim eskisi gibi planlı olamıyor. Genelde bir güç beni yakamdan tutup yanına getiriyor, karşı koyamıyorum. Yoksa gelmeyeceğim. Ama torunun gelecekmiş. Dün akşam söyledi. O beni her doğum günümde arardı, ben de her doğum günümde onun yanına gideceğim dedi.

Birçok gün durduruyorum kendimi ama bugün yapamadım. Geldim yine mermer ve çiçekle güzelleştirilmeye çalışılmış, dünyanın en mutsuz yerine. Oturdum yanına ve hiç planlamamama rağmen en sevdiğin şarkıyı açtım, telefonu güneşle ısınmış taşa dayadım. Bir an çekindim. Ya biri bir şey derse, mezarlıkta müzik mi çalınır vs., ama hazırladım hemen öfke dolu cevaplarımı ve nasıl siktiri çekeceğimi düşünüp devam ettim dinlemeye. Dinletmeye mi yoksa. Dinledin mi sen de benimle? Elbette hayır. Beynin çalışmıyor, kulakların gibi o da çürüdü, nasıl dinleyebilirsin ki artık en sevdiğin de olsa bir şarkıyı. Ben dinledim ikimizim yerine. Zaten benim dinlemem gerekiyormuş anladığım kadarıyla. Sen bana söylüyormuşsun çünkü sözlerini. İlk defa bu açıdan baktım.

Neden sevdiğini bilmiyordum şarkıyı. Belki melodisinden, belki acıklı tınısından. Ama şimdi düşününce, bana bilerek ve bilmeyerek bir mesaj bıraktığını fark ettim o şarkıyla. Senin sevdiğin şarkıları bir arada tutmak üzere oluşturup senin fotoğrafınla süslediğim müzik listesinin tek şarkısıyla bana söylemek istediğini anlıyorum artık. Çok ağladım yine yanı başında, şarkının da gazıyla ama nafile. Anlasam da ağlasam da geçmiş geri gelmiyor. Sensiz 584. gün bugün. Artık ayları, sonra da yılları saymak gerekecek artık, gün saymak için çok fazla rakam lazım olmaya başladı.

Beni emanet ettiğin kişileri düşünüyorum şimdi. Hayır, elbette hiçbiri senin kadar sevemez beni ama iki tanesi dışında hiçbiri son güne kadar beni sevmeyecek, senin varlığında sevdikleri gibi. Bunu biliyorum artık. Umarım sen bilmiyorsundur. Umarım bir yerden beni izlemiyorsundur. Umarım gerçekten bitmiştir her şey çürüyen bedeninle birlikte çünkü ne kadar mutsuz olduğumu bilmeni istemem. Bir yerden bana bakmanı, benim için endişelenmeni, üzülmeni, sesini duyuramadığın akıllar vermeni istemem. Eğer öyle bir yerin olduğuna inansaydım, bugün yanına gelmek için gerekeni yapardım zaten. O kadar kolay ki. Yarım saatimi almazdı. Ama öyle bir yer yok, sen artık yoksun. Beni seven

27 Aralık 2021 Pazartesi

2021’de İzlediğim En İyi Diziler

2021 senesinde 100 diziden 1000 bölüm izledim.

 

En sevdiklerim:

1. Jiok (Hellbound) - Netflix

2. The White Lotus – HBO Max, beIN CONNECT

3. Wandavision – Disney +

4. Behind Her Eyes – Netflix

5. Tales from the Loop – Amazon Prime Video

6. Schitt’s Creek – CBC, TV+

7. Better Call Saul – AMC, Netflix

 

Listenin ikinci kısmı sevdiğim ancak üsttekiler kadar beni heyecanlandırmayan yeni dizilerden, izleme sıramla oluşuyor. 

10 Bin Adım – GAİN

El Inocente – Netflix

Squid Game – Netflix

Midnight Mass – Netflix

I Know What You Did Last Summer - Amazon Prime Video

The Wheel of Time - Amazon Prime Video

 

Eski olmasına rağmen benim yeni keşfettiğim ya da son sezonlarını izleyerek bu sene tamamladığım iyi dizilerse şöyle:

Brooklyn Nine-Nine – Netflix ve beIN CONNECT

The Office - Amazon Prime Video

The Affair – Showtime

 

2021’de İzlediğim En İyi Filmler

2021 senesinde 206 film izledim ve en yüksek puan verdiklerimi aşağıda sıraladım. Aynı puanı alan filmler arasında bir sıralama yapmadım, izleme sıramla yazdım.

 

*****

The Matrix Resurrections (2021)

 

****-

Hiçbir filmle 4,5 yıldız vermedim.

 

****

Stump the Guesser (2020)

Nomadland (2020)

Persona (1966)

Exil (2020)

Guzen To Sozo (2021)

Old (2021)

The Green Knight (2021)

Ghahreman (2021)

Lux Aeterna (2019)

É Stata La Mano Di Do (2021)

 

***-

Jallikattu (2019)

News of the World (2020)

Koko-di Koko-da (2019)

Dead Pigs (2018)

Khorshid (2020)

Atlantis (2019)

Colectiv (2019)

Rizi (2020)

Luzzu (2021)

The Father (2020)

Khate Farzi (2020)

The White Tiger (2021)

El Agente Topo (2020)

Songs My Brothers Taught Me (2015)

The Mitchells vs The Machines (2021)

The Human Voice (2020)

Rengetek – Mindenhol Latlak (2021)

El Baile De Los 41 (2020)

Oxygene (2021)

Awake (2021)

Voyagers (2021)

A Quiet Place Part II (2020)

The Suicide Squad (2021)

Ha’Berech (2021)

Dune: Part One (2021)

Hiacynt (2021)

Titane (2021)

 

2020'de İzlediğim İyi Filmler (8 puan)

2020'de İzlediğim İyi Filmler (7 puan)

2020'de İlk Kez İzleyip Sevdiğim Eski Tarihli Filmler

4 Ağustos 2021 Çarşamba

Sahra Su Holiday Village Spa

İnternette hakkında fazla yoruma ulaşılamayan Sahra Su Holiday Village Spa Otel Fethiye ile ilgili bir şeyler yazmak istiyorum. Belki gitmek isteyenlere yardımcı olur.
 
30 Temmuz 2021 girişli 4 gece konakladık. Odamız havuza açılan Superior Swim Up tipiydi. Gecesi 1022 TL olan bir fiyat/performans tatili bekliyorduk açıkçası ama bulamadık.
 
Oda küçücüktü. İki ayrı yatak istememize rağmen bir tane çift kişilik yatak verildi. Yatağın ikiye ayrılabileceği söylendi ancak gelen görevli “yatak tek parça” diyerek geri döndü.
 
Ufacık küvet koyup akıllarınca Hilton banyo gibi yarım perde koymuşlar. Duş alırken ne kadar dikkat ederseniz edin tüm banyo ıslanıyor. Tuvalet kağıtları, klozet, her yer, her şey sırılsıklam oluyor duş sırasında.
 
Şampuan, duş jeli gibi malzemeler asla yenilenmedi. İyi ki yanımızda götürmüşüz. Ne biteni yenilediler ne de temizlik sırasında boş kutuları aldılar.
 
Lavabonun musluğundan su, sızar gibi akıyordu. Tamirat istedim. Klozet kapağı ikinci gün yere düştü. Bir de onunla uğraştım. Klima zaten bozuktu. 18 derecede de 30 derecede de aynı havayı veren, fan ayarı yapılamayan Vestel marka berbat bir cihazdı. Arıza ışıkları yanıyordu. Odaya girdikten sonra ferahlatması saatler sürüyordu.
 
İki kişi olmamıza rağmen iki giriş kartı verilmedi. Aynı anda tek kart tanımlanabiliyormuş. Sürekli birlikte hareket etmek zorunda kaldık ve biliyoruz ki bu yalan, pekâlâ iki kart tanımlanabilir.
 
Kahvaltı, öğle ve akşam yemekleri havuz başındaki ana restoranda verildi. Pandemi nedeniyle yemekleri görevlilerin vermesi güzel bir ayrıntıydı ancak restorandaki üç klima yetmediği için sürekli kan ter içinde yemek yedik ve çok fazla sinek vardı. Öyle ki sinekler tüm yemeklerin de içindeydi. Defalarca uyarmama rağmen önlem alınmadı. Zaten lezzeti olmayan, vasatın altı yemekler çıkıyordu, bir de hepsinin üzeri sinek kaplı olunca, iyice midemiz bulandı. Eğer yemeğinizi alıp havuz başında yemek isterseniz de arılarla baş etmek zorundasınız. Otelin umurunda değil.
 
Yemek saati bitmeden çatal bıçak bitiyor, bardak bitiyor. Asla yetmedi. Son yarım saatte giderseniz çorbanızı çatalla içmek zorunda kalabilirsiniz.
 
Tatlılar iğrençti. Her gün aynı, bazen bayat tatlıların sunulması bir yana hem çeşit çok azdı hem de şeker oranı ve kullanılan gıda boyalarının iticiliği nedeniyle keyif alamadık.
 
Kahve berbattı. Kahvesiz yaşayamayan biri olmama rağmen dört gün kahvesiz kaldım. Leş gibi bir makine kahvesi sunuyorlardı, en kötü çözünebilir kahve daha iyidir. Çay bazen iyi bazen kötüydü.
 
Havuzun dibi hep kirliydi. Çok fazla kum vardı. Dört gün boyunca da temizlenmedi.
 
Çok rüzgârlı bir bölgede otel. Dağ başı zaten. Yolu yok. Son 1 kilometreyi keçi yolundan, lastik patlamasın diye dua ederek gidiyorsunuz. Büyük ihtimalle ormanı yok ederek yapılmış bu otel konumu itibariyle epey rüzgârlı ve güneşlenirken şemsiye kullanmak tam bir eziyet. Sürekli uçuyor plaj şemsiyeleri.
 
Gün boyu en ucuz yerli alkolle hazırlanan kokteyl alma şansınız var. Şuruplar elbette Monin değil. Bira ve kola sulandırılmış. Pipetler plastik.
 
Yemek aralarında snack bar mevcut. Yine leş gibi sıcağın altına yerleştirilmiş, sinekten oturulmayan bir konumda. Hot Dog, pizza, patates ve tavuk kanat mevcut. Hepsi de kötü ve genelde bitmiş oluyordu zaten, otel tamamen dolu olmamasına rağmen asla yeterli gelmiyordu.
 
Dondurma saatinde bileği kürdan kadar bir hanım kız çalışıyor. O kadar zorlanıyor, o kadar tüm vücuduyla dondurma topu oluşturmaya çalışıyordu ki yiyesim gelmedi, acıdım çektiği eziyete.
 
Gündüz yalandan bir Dart atma, havalı tüfek gibi animasyonlar olurken, akşam o da yoktu. Kös kös çay içmece.
 
Hiç mi iyi bir şey yoktu derseniz… Çalışanlar çok kibardı. Aksaraylı olduklarını öğrendiğimiz güler yüzlü gençler, ellerinden gelen her konuda yardımcı oldular. Resepsiyondaki hamile hanımefendi hariç. Yaşadığımız bir problemi kendince çözdüğünü düşünerek bize “çözdüm işte anlamıyorsunuz” tavrı yaptı oysa bizim için sonuç değil gidişat önemliydi. Gidişatı defalarca sormamıza rağmen “sonuçla mutlu olup soru sormayın” diyerek gerildi, biz de progesteron seviyelerini düşünerek üzerine gitmedik.
 
İlk gece saat 01.00’de otelin yakınlarında yangın çıktı. Alarmı duyunca resepsiyonu aradım gerçek mi diye, telefondaki ses “çıksanız iyi olur” dedi. Bir çıktık ki ortalık mahşer yeri. Ne bir tahliye prosedürü ne de yönlendirme. Çalışanlar da bizim gibi hazırlıksız yakalandı. Kendimizi 14 kilometre uzaktaki sahile attık sonra da bir pansiyon bulup uyumaya çalıştık. Sabah bilgi almak için aradığımızda telefonu açanlardan biri “dönmeyin yangın sürüyor”, diğeri “yangın söndü, gelin” dedi. Eşyalarımızı almak için korka korka gittiğimizde yangının söndüğünü gördük. Gece boyunca bu misafirler ne yaptı, bunu nasıl telafi ederiz diyen kimse çıkmadı. Sonuç olarak; tatil özlediğimiz bir şeydi ve o yüzden her şeye pozitif bakmaya çalıştık ama kimseye asla tavsiye etmeyeceğim bir otel.
 
https://www.sahrasuhotel.com/

2023 - Kalan 6 Ay

Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...