29 Nisan 2010 Perşembe
THE COVE (2009) by LOUIE PSIHOYOS ****
Japonya’da yaşanan yunus katliamını anlatmaktan öte buna son vermek için çabalayan, olayları belgelemek bir yana olay çıkaran, aktivizm ne demek, bir aktivist ne yapar gösteren-öğreten, sadece geçtiğimiz yılın değil tüm zamanların en iyi belgesellerinden biri Koy. Bu iyi olma durumunu belgeselcilik yetilerinden ya da anlattığı olayların çarpıcılığından çok, ruhundan ve ekibinin inancından alıyor. Elbette yılda 23000 yunusun katledildiği Taiji ilginç ve ele alınması gereken bir konu fakat en ön sıralarda olmadığı aşikâr. Filmin motivasyonu da tam olarak bu. “Eğer bunu durduramazsak, eğer bunu düzeltemezsek, daha büyük meseleleri unutun gitsin.”
Belgeselde bir yunusun doğru şekilde kullanıldığında yılda bir milyon dolar gelir getirmesi ya da yüksek doz cıva içerdiğinden yenmesi çok tehlikeli olmasına rağmen öğrencilerin öğle yemeği menülerinde standart olarak yunus eti yer alması gibi çarpıcı bilgiler veren kişi; 1964 tarihli Flipper dizisindeki yunusların eğitimcisi, şovun beyni Ric O’Barry. O’Barry’nin Flipper’ı canlandıran beş yunustan biri olan Cathy’i kaybetmesinin ardından yaşadığı pişmanlık ve kazandığı doğa bilinci ile yola çıkmasını ve dünyanın en çok balık avlayan-katleden ülkesi Japonya’nın gizli kapaklı işler çevirdiği Taiji bölgesindeki ölüm koyunu anlatan yapım; olaylara oldukça duygusal yaklaşıyor. Sinema için üretilen tüm Amerikan belgeselleri gibi üst düzey teknik beceri, heyecanı artıracak müzikler ve çarpıcı istatistiklerle desteklenen yapım; bunlara sırtını yaslayan analitik bir iş olmak yerine insanların yunusları sevmesini sağlayıp, koruma güdüsü oluşturmaya çabalıyor.
Film; gördüğüm en yaratıcı eylemlerden biriyle biterken, ekibin bu süreçte görevden aldırmayı başardığı kişileri gösterip “başarabiliriz” mesajını gerçekleyen, sms, telefon numarası, web adresi vererek sizi de davalarına davacı olmaya çağıran filmi izledikten sonra unutup günlük işlerinize dönmeniz zor görünüyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2023 - Kalan 6 Ay
Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...
-
Başlığın bile yeterince şok edici olduğunun farkındayım. Günlerdir arabesk soslu aşk nidalarımı okumaktan sıkılmışsınızdır belki düşüncesiyl...
-
Yasemin Alkaya; bale eğitimi almış, konservatuar mezunu bir tiyatro sanatçısı olarak tanınıyor. Fotomodellik de yapmış ve bir kafe işletiyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder