23 Nisan 2010 Cuma
NEW YORK, I LOVE YOU (2009) by JIANG WEN-MIRA NAIR-SHUNJI IWAI-YVAN ATTAL-BRETT RATNER-ALLEN HUGHES-SHEKHAR KAPUR-NATALIE PORTMAN-FATİH AKIN... **-
Bu tarz toplamalarda taze ve çürük meyveler aynı sepette sunulduğundan, midemizi bozan ısırıklar bütün hakkında olumsuz kararlar vermemize neden olur. Buradan yola çıkarak herhangi bir kaynaktan ulaşmanız zor görünen bir mini rehber hazırladım.
Hayden Christensen ve Andy Garcia’nın rol aldığı Jiang Wen yönetimindeki bölüm, iki hırsızın bir kadın ve daha ufak şeyler üzerine abartılı tesadüflerle dolu aşık atmaları üzerine kurulu. Ne inandırıcı, ne de yeni.
Natalie Portman ve Irrfan Khan’lı Mira Nair kısmı, başarılı yönetmenin çok şeyi ve genelde aynı şeyleri anlatma ısrarının (ki kesinlikle şikâyetçi değiliz ama) başarısız bir denemesi.
Japon yönetmen Shunjı Iwaı’ye teslim edilen Orlando Bloom ve Christina Ricci’li kısım, New York ruhuna yakışır kısa bir aşk hikâyesi sunuyor.
Yvan Attal’ın başarıyla kotardığı Maggie Q, Ethan Hawke, Chris Cooper ve Robin Wright Penn’li kısa film, kadrosundaki tüm isimlerin hakkın veren bir cadde öyküsü.
Bu isimlerin arasında nasıl yer aldığı büyük soru işareti olan Brett Ratner, önemli oyuncularla çalışmamış olmasına rağmen çoğu öncülünden daha akılda kalıcı bir mezuniyet gecesi yaratıyor.
New York’un karizmasını iletme görevini üstlendiği belli olan Allen Hughes, favori aktrislerimden Drea De Matteo ve Bradley Cooper’ı görüntülediği çalışmasıyla, From Hell(2001)’in tesadüf olmadığını kanıtlıyor.
New York, I Love You’nun en özel parçası şüphesiz merhum usta Anthony Minghella’nın yazıp Elizabeth(1998) ve Elizabeth: The Golden Age(2007) ile adını duyuran Shekhar Kapur’un yönettiği Hotel Suite. Kapur’un çerçevelerinin plastik-estetik ustalığını, her daim objelerin arkasına yerleştirdiği kamerasını özlediğimizi hatırlatan bu parça da toplamanın geneline sinen abartı hastalığından muzdarip olmasa paha biçilemeyebilirdi. Shia LaBeouf’un varlığı nedeniyle de hasar alan kısa film, Julie Christie’nin pozitif varlığı gibi denge bozucularla bir yükseliyor bir alçalıyor. Ne beğenebiliyorsunuz sonunda, ne beğenemiyor.
Natalie Portman’ın 2008 tarihli Eve’nin ardından ikinci kez kamera arkasına geçtiği parçalanmış aile konulu kısa film, tek cümleyle ırkçılığa da değinmeye çalışıyor, temiz ve güvenli sularda yüzüp tamamlanıyor.
Fatih Akın’ın Uğur Yücel’i oynatmamış da olsa her karesinden imzası okunan kısa filmi; diğer bölümlerin düştüğü tuzağa düşüp, vurucu olma yolunda vuruluyor. Yine de dokunaklı ve Uğur Yücel’in yıllardır yumuşak görünmemek adına üzerinden çıkarmadığı ifadeleri soymasıyla önemli.
Joshua Marston’un 63 yıldır evli örnek bir çifti idealize ettiği bölüm, standart dozda, yaşlanmaktan ve evlenmekten korkmayın aşısı.
Bölümler arasında bağ kurma görevini üstlenen görsel efekt süpervizörü Randall Balsmeyer’in ise üzerine düşeni yapabildiğini inkar edemeyiz.
Like “Paris, je t’aime”, “New York, I Love You” is officially part of the Cities of Love franchise. Coming next: “Shanghai, I Love You” cümleleriyle bitiyor film. Paris, Seni Seviyorum (2006) filminden fersah fersah başarılı ancak bir bölüm Sex and the City(1998) izlemek New York’u daha fazla sevmenizi sağlayabilir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2023 - Kalan 6 Ay
Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...
-
Başlığın bile yeterince şok edici olduğunun farkındayım. Günlerdir arabesk soslu aşk nidalarımı okumaktan sıkılmışsınızdır belki düşüncesiyl...
-
Yasemin Alkaya; bale eğitimi almış, konservatuar mezunu bir tiyatro sanatçısı olarak tanınıyor. Fotomodellik de yapmış ve bir kafe işletiyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder