Kefernahum ismini konu ettiği coğrafyadan alıyor ve kaderiyle
boğuşan tahminen 12 yaşında bir çocuğun yaşadıklarını anlatıyor.
Tahminen diyorum çünkü Zain’in arka arkaya çocuk yapan anne babası
doğumları kayıt altına almadığından, kimse yaşını tam olarak bilmiyor.
Kefernahum fragmanında da görebileceğiniz çarpıcı bir
noktadan yola çıkıyor. Zain anne babasını onu doğurdukları için
mahkemeye veren ve o sırada kız kardeşini hamile bırakıp ölümüne neden
olan adamı bıçaklamaktan hapis yatan ufacık bir çocuk. Hayatta olduğuna
dair herhangi bir belgesi yok, okula gitmiyor, sayısını tam
kestiremediği kardeşleri ve anne babası için tüm gün çalışıp duruyor.
İlk âdet kanamasının ardından birkaç tavuk karşılığında beline geldiği
bir adama satılan kız kardeşinin acısına dayanamayıp evden kaçıyor ve
film boyunca kendisininkine benzer zor hayatlar yaşayan başka insanlarla
yolu kesişiyor.
Fragmanının uyandırdığı hissiyatın aksine bir mahkeme filmi değil Kefernahum,
şahsen ben bir dava izlemeyi tercih ederdim. Kanunların her sene bir
çocuk doğurup hiçbirine bakamayan aileler karşısında ne yapacağını
görmek, fazla vicdan muhasebesine girmeden, katı bir gerçekçilikle
ailenin yargılanışını izlemek isterdim. Oysa bu haliyle film geçen yıl
izlediğimiz Aida Begic’den Never Leave Me (2017) ile Andaç Haznedaroğlu’ndan The Guest Aleppo to İstanbul’una (2017) kardeş
gelmiş gibi duruyor. Sokakta yaşamak zorunda kalan çocukların yaşamını
makyajsız bir gerçekçilikle sunan bir başka film olarak kayıtlara
geçiyor.
Kefernahum bahsettiğimiz iki filmle akraba olmakla birlikte
neyse ki onlardan daha üstün yanlara sahip ve konusuna daha profesyonel
yaklaşıyor. Sadece Zain’e odaklanarak daha sağlam bir iskelet üzerinde
yükselmekle birlikte diğer sesleri ve fikirleri de serpiştirerek taraf
tutmamaya çalışıyor. En sevdiğim yanıysa tarafsız davranacağım derken
ana fikrine zarar vermemesi ve karşıt görüşlerin her birini haklı
çıkarmaya çabalamaması. Zaid’in babası imkânım olsaydı “herkesten daha
iyi bir adam olurdum” ya da “bize bu öğretildi başka ne yapabilirdim”
diye kendini acındırırken evladı Zaid’in ufak yaşında nasıl kendisinden
daha iyiyi bildiğini açıklayamıyor mesela. Anne çocuklarını sürekli
dövüp aşağıladıktan sonra “çocuklarım için her türlü suçu işlerim, onlar
için en iyisini istiyorum” dese de arınamıyor. Çalışmayan babanın
karşısında çalışan didinen Zaid, kötü annenin karşısında iyi anne Rahil
var. Kimse cahilliğinden ya da imkansızlığından dolayı aklanmıyor.
Benim gibi sokaklara çıkıp “çocuk yapmayın” diye çığlık atmak
isteyenlere sadece daha fazla acı veren, asıl aile planlaması yöntemi
olarak kullanılıp her şekilde zorla izletilmesi gereken bir iş Keferhanum. Yabancı Dilde En İyi Film dalında Altın Küre adaylığının ardından Oscar’a da aday gösterilerek daha çok izleyicinin ilgisini çekmeyi başardı ancak Çanlı olduğunu öğrendiğim her insana “Ahlat Ağacı filminden haberiniz var mı” diye sorduğumda aldığım olumsuz yanıtın da işaret ettiği gibi, Kefernahum’u
da izlemesi gerekenler değil dünyanın en büyük problemi olan nüfus
artışını zaten bilenler ve doğru olanı zaten yapanlar izleyecektir
sadece. Yani yine biz söyleyip biz dinleyeceğiz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2023 - Kalan 6 Ay
Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...
-
Başlığın bile yeterince şok edici olduğunun farkındayım. Günlerdir arabesk soslu aşk nidalarımı okumaktan sıkılmışsınızdır belki düşüncesiyl...
-
Yasemin Alkaya; bale eğitimi almış, konservatuar mezunu bir tiyatro sanatçısı olarak tanınıyor. Fotomodellik de yapmış ve bir kafe işletiyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder