8 Eylül 2009 Salı

SANA BİR SIR VEREYİM, ŞAŞIRMA… (08.09.2009)

Şimdi size son günlerde yaptığım ama ne yazık ki tam olarak açıklayamayacağım şeylerden biraz üstü kapalı bahsedeceğim.
Cuma akşamı, geçen yıl birlikte film çektiğim arkadaşlarımdan biri Konya merkeze geldi. Günün gecesini şehrin en hareketli mekânında çay kahve içerek geçirip nefes almadan sohbet ettik. Ertesi sabah piyangodan çıkarcasına Ankara’ya gitmeye karar verdik. Dört kişilik birbirini tanımayan bir grup halinde neşeli ve kısa bir yolculuk yapıp diğer iki kişiden ayrıldık. Hayatta sahip olduğum en önemli insanlardan ikisiyle buluşup Ankara’da ramazan günü gündüz vakti olabilecek maksimum eğlenceyi yaşadık ve akşamına onları bırakıp yol arkadaşlarımızla yeniden buluşup Konya’ya döndük. İlk defa sabah git akşam gel Ankara yapmış oldum.
Pazar günü Konya’nın sıkıcılığından upuzun repliklerle kurtulabileceğimizi hesaplayıp yeni Tarantino filmini izledik ve iftardan sonra asıl eğlencenin yaşanacağını ümit ettiğimiz köyüme birlikte döndük.
Dün akşam yemeğimizi yiyip kendimizi Kolukısa sokaklarına attık. Sinemacı arkadaşım aşkımı daha önceden tanıdığı için ortama girmekte sorun yaşamadı. Önce kalabalık bir grup halinde siyaset-sinema-kültürel değerler-çay-kola-elma-hırtlak çerçeveli upuzun ve doyurucu bir sohbet gerçekleştirip sonrasında başrol oyuncuları olarak diğerlerinden ayrılıp yürüyüşe çıktık. “26 YAŞINDAYIM” adlı yazımın 15.maddesinde rastlayabileceğiniz karakterler olan “Çok eğlenceli bir sırdaş” , “Çok iyi niyetli bir koca bebek arkadaş” , ben ve aşkım saatlerce yürüdük. Bir saniye bile susmadık, bir an bile hayatı düşünmedik. Güldük, eğlendik, birbirimize sahip olduğumuz için mutluluktan uçtuk, karanlıkta kaçamak bakışlar attık ve dokunduk. Yeryüzünde sadece o dört kişinin anlayabileceği dengeler içeren bir ortak hafızaya sahip olmanın hissettirdiklerinin tadını çıkardık. Aşkım yanımızdan ayrıldıktan sonra “Çok eğlenceli bir sırdaş” , “Çok iyi niyetli bir koca bebek arkadaş” ve ben köyün o saatte açık diğer mekânlarına da uğradıktan sonra 02.00 civarında eve döndük. Elbette gecenin kritiğini yapmaktan uyumayı unuttuk.
İstanbul’da yaşayan, Türkiye’nin en önemli üniversitelerinden birinin son sınıf öğrencisi olan, yayın dünyasına giriş yapmayı başarmış, büyük kitapevlerine çeviri yapan, entelektüel kaygılarıyla var olan arkadaşım bana ne kadar şanslı olduğumu, burada gerçekten yaşanabileceğini ve kendisinin İstanbul’da bu kadar ilginç bir hayata sahip olmadığını belirtti. Bunu yazma sebebim bana sürekli “o köyden kurtul” diyenlerin gerçekte bu köy hakkında tek kelime bilmiyor oluşlarını yüzlerine vurmak. Ben mutluyum kardeşim, var mı ötesi?
Sana bir sır vereyim, şaşırma… Seviyorum seni.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

2023 - Kalan 6 Ay

Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...