29 Eylül 2009 Salı

ORPHAN (2009) by JAUME COLLET-SERRA ***-


Sadece söz verdiğim için yazıyorum çünkü üzerinden bu filme olan heyecanımı kaybetmeme neden olacak çok şey yaşadım.
Yıllar önce ablamla gittiğim ikinci film olması dışında hiçbir özelliği olmayan House Of Wax’i izlerken bazı sahnelerin iyiliğine utanarak hayran olmuştum. Meğer yönetmen yetenekli fakat projenin sınırları kısırmış.
Sürpriz son içerdiği söylenen her filme duyduğum arzuyu bu filme de duydum ama The Sixth Sense, The Village ve The Skeleton Key dışında hiçbir sürpriz son filminin beni şaşırtamamış olması nedeniyle bu kez yoğurdu üfleyerek yedim, gitmeyi mümkün olduğunca geciktirdim. Okuduğum eleştiriler de kafamı iyice karıştırmıştı. Yapacak çok şey olmayan bir şehirde sevdiğim iki arkadaşımla eğlenmek için izleme zahmetine girdiğim “Evdeki Düşman” beni tam anlamıyla tatmin etti.
Yönetmen Collet-Serra; gerilim içermesi gereken bir sahneyi gerilimli, komik olması düşünülen bir anı komik, erotik olması için uğraşılan bir durumu gayet seksi kılıp üstelik bütün bu sert virajları aynı film içinde son derece yumuşak dönerek göze batmadan kusursuz çekişiyle berbat bir son bile izlemiş olsak bize filmini affettirebilirdi.
Sürpriz sona gelince ikinci yarı başlamadan önce tahmin etmiştim ama yine de aldığım zevk azalmadı. Üstelik “Altıncı His” cesaretiyle sürpriz açıklandıktan sonra on beş dakika daha bizi ilgiyle perdenin karşısında oturtabilen, baştan sona çok iyi yazılmış bir senaryo var elimizde. Çok klişe bir cümleyi bile birkaç harf değişikliği ile tazeleyebilen senaristi de tebrik etmek gerek.
Lafı daha fazla uzatmadan, aylardır izlediğim en iyi popcorn filmi olduğunu, eğlendiğimi, gönül rahatlığı ile tavsiye edebileceğimi söylemeliyim. Elbette bir klasik ya da unutulmaz değil ama kendi türünün sınırları içerisinde her yönüyle birinci sınıf bir film olduğunu bilin.
--Bundan sonrasını izlemeden okumayın.—
Filmi izleyip bitirdikten ve sürpriz ile ilgili şaşkınlığınızı attıktan sonra “dışlanmış” ve “azınlık” olana getirdiği hassas ve tarafsız bakış açısına dikkat etmenizi istiyorum. Filmdeki küçük(!) kız gerçekte ihtirasları, arzuları olan ama normal olmadığı için görülmek istenmeyen bir birey. Platonik olarak âşık olabilmek dışında bir şansı olmadığından da kendini başka bir şey, başka biriymiş gibi tanıtarak sevdiği erkeklere yaklaşmaya çalışıyor. Eğer ki onlardan bir ışık görür, hayatı boyunca peşinde koştuğu bir güler yüz ile denkleşirse; büyük riske atılarak normal olan her insanın kolaylıkla elde edebildiği ama kendisi gibi azınlıklar için ne yazık ki en büyük hedef olan sevme ve dokunma ihtiyacını gidermeye çalışma cesareti gösteriyor. Hayatını buna adamasına rağmen hala elde edemeyince de kendinde o insanları öldürme hakkını buluyor. Hep azınlıklar mı mutsuz olacak, bu kez de tanrının çoktan yapmış olması gereken şeyleri insan kendi eliyle icra etmeye çalışıyor.

1 yorum:

2023 - Kalan 6 Ay

Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...