4 Ocak 2011 Salı
THE KIDS ARE ALL RIGHT (2010) by LISA CHOLODENKO **
Tanımadıkları bir vericiden aldıkları spermle ikisi de ayrı ayrı gebe kalan lezbiyen çift Nic (Annette Bening) ve Jules (Julianne Moore) biri 18 diğeri 15 yaşında iki çocuk sahibidir.
Küçük kardeş Laser’in ablası Joni’den üniversiteye gitmeden önce bir isteği vardır. Kendi yaşı tutmadığı için arayamadığı biyolojik babalarını araması. Joni kardeşinin isteğini yapar, çocuklar varlıklarından haberdar bile olmayan babaları Paul (Mark Ruffalo) ile tanışırlar. Beklediklerinin aksine; biri doktor diğeri mimar olan annelerine kıyasla okumamış ancak hali vakti yerinde, zevk sahibi ve seksi bir bekâr baba bulurlar karşılarında. Yaptıkları ortaya çıkar, anneler durumu öğrenir ve sperm donörleri ile onlar da tanışırlar.
Son yıllarda iyiden iyiye moda olan arızalı aile komedi-dramları için güzel bir çıkış noktası var sayılabilecek The Kids Are All Right; ne kötü niyetli bir eşcinsel alt kültür sömürücüsü, ne de iyi niyetli bir küçük bağımsız.
Filmin yönetmeni HBO dizileri Six Feet Under ve Hung için birer bölüm yönetmiş, çerez parasına mal ettiği üç uzun metrajı ünlü oyuncularına rağmen ses getirmemiş 46 yaşındaki Lisa Cholodenko. Bu dördüncü uzun metrajını da yine ortalamanın çok altında bir maliyetle kotarmış olan sinemacı, filmdeki saçına ve giyimine kendi gerçek hayatındaki şekli verdiği başrol oyuncusu Annette Bening’in ve Julianne Moore’nin üstün performanslarına sırtını dayamış görünüyor.
Kolayca formüle edilebilecek sinopsisine senaryolaştırma aşamasında hiçbir yaratıcılık katamayan Cholodenko; aldığı 4 Altın Küre adaylığını “yılın bağımsızı” kontenjanından kapmış gibi duruyor.
Bu filmden sonra rol aldığı Alice In Wonderland(2010) sayesinde hep Tim Burton’un Alice’i olarak hatırlanacak Avustralyalı Mia Wasikowska’nın canlandırdığı evin ablası Joni’nin filmin başlarında verilen üniversiteye gidecek olması bilgisinin filmin son dakikalarında gereksiz uzatmalarla perdeye getirilme çabası gibi ana hikâyeden bağımsız ve işe yaramayan sahnelerle dolu yapım; sıkıcı olmasa da tat vermiyor.
Çocukların büyürken yaptıkları hataları, lezbiyen bir çift olmanın zorluklarını, aile sahibi olmanın önemini anlatmaya çalışırken bir taraftan da lezbiyenlerin gay erkek pornosu izleyerek kendilerini tatmin etmeleri gibi sahnelerden komedi uman yapı; senarist-yönetmen Cholodenko’nun aklına ne geldiyse peliküle aktardığı hissini veriyor.
Hiçbir anında komik olmayı başaramayan, taze cümle kuramayan, Annette Bening’in 3 kez aday gösterilip alamadığı Oscar’ı bu kez kucaklamak istediği için oynadığı aşikâr olan vasat bir film. Öyle olmaya soyunsa da kesinlikle yılın Little Miss Sunshine(2006)’ı değil.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2023 - Kalan 6 Ay
Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...
-
Başlığın bile yeterince şok edici olduğunun farkındayım. Günlerdir arabesk soslu aşk nidalarımı okumaktan sıkılmışsınızdır belki düşüncesiyl...
-
Yasemin Alkaya; bale eğitimi almış, konservatuar mezunu bir tiyatro sanatçısı olarak tanınıyor. Fotomodellik de yapmış ve bir kafe işletiyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder