15 Ocak 2011 Cumartesi
EYYVAH EYVAH 2 (2010) by HAKAN ALGÜL *-
“Başkarakterin müzisyen olduğu Türk filmlerinde bu durumun abartılmasına nazaran Eyyvah Eyvah’ın müziği ekonomik kullanımı ve şarkı söylenen uzun sahnelerle sürenin doldurulmaya çalışılmaması hoş” şeklinde yorumladığım Eyyvah Eyvah(2010)’ın aceleye gelmiş devam filmi; süreyi doldurmak adına her fırsatta çalgıların üflendiği, mikrofonların açılıp olur olmaz yerde şarkıların söylendiği bir yapıya sahip.
Yıllar önce David Fincher filmi Panic Room(2002)’un açtığı yoldan ilerleyen, özgün olmasa da eğlenceli jeneriğin ardından gelen ilk sahnelerden birinde “benim ne işim var burada” diyen Firuzan (Demet Akbağ) filmin yapılma sürecini özetleyen cümleyi kuruyor.
Ata Demirer’in uzun sürede özene bezene yazdığı ve piyasa şartlarına yüz vermediği için övülen sıcacık senaryosu; Hakan Algül’ün yönetmenliği dâhil tüm eksiklerini kapatıyordu ilk filmin.
Beklenenin çok üzerinde gişe yapıp, bir de eleştirmenlerin gönlünü kazanarak seyirci ile otoriteyi birbirine yaklaştıran filmin kaymağını sıcakken yemek adına apar topar yazılıp çekilen devam filminin ise her yerinden özensizlik akıyor.
İlk filmin kaldığı yerden başlayıp karakterleri Geyikli kasabasına getiren Ata Demirer senaryoyu Geyikli sokaklarında gezip buradan nasıl bir espri çıkarabilirim diyerek yazmış gibi duruyor. İlk filmin iyi kötü olay örgüsüne karşın bu film tamamen durum komedisi olmaya soyunuyor.
Yeni eklenen karakterlerin hepsi birbirinden karton. İlk filmden Salih Kalyon’un sevilen Halil Dede tiplemesinin uzatıldığını görüyoruz ancak o da tek boyutlu kalmaktan kurtulamıyor.
Müsamere havasındaki hemşireyi kaçırma sahnesi yer yer akıllara zarar hatalara meydan veriyor. Aralarında iki metre olan iki insandan biri hafif dizlerini kırınca diğerinin onu görmemesi gibi çocukça şeyleri seyircinin kabullenmesi bekleniyor.
Sahneden komedi çıkarmak dışında hiçbir şeye odaklanmamış görünen ekip, basit fiziksel hataları yok sayıyor. Hakan Algül’ün seyircinin zekâsına hakaret ettiği, çözümlenmeye yeltenmediği matematik problemler nedeniyle film duvara tosluyor.
Yine de filmin “Türkiye’nin aydınlık yüzünü” göstermesi açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Kavganın, dövüşün, mafyanın, acının ve gözyaşının bolca yer bulduğu sinemamızda; fazla kafaya takmayan, içmesini de eğlenmesini de bilen, güler yüzlü Trakya insanına yer veriyor film.
Bir kadın rahatlıkla sevdiği erkeğin boynuna sarılıp öpebiliyor, pikniklerde rakı sofraları kuruluyor. Kimseye zararı olmayan insanlar kendi yağlarında kavrulup gidiyorlar.
Türk insanı hakkında halen bilgi sahibi olmayan yabancı ülke vatandaşlarına izletilebilecek bir film var önümüzde. Peçeyle gezdiğimizi sananlarda şok etkisi yaratabilir. Hatta uzun süredir ülkenin doğusunda yaşayanlara bile modern Türk insanının nasıl bir şey olduğu ile ilgili ders verebilir.
Son bir not. Ata Demirer’in askerliği senaryonun her yerine sinmiş. Dikkatli gözlerden kaçmayacaktır.
ilk filmin eleştirisi: http://serkancellik.blogspot.com/2010/10/eyyvah-eyvah-2010-by-hakan-algul.html
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2023 - Kalan 6 Ay
Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...
-
Başlığın bile yeterince şok edici olduğunun farkındayım. Günlerdir arabesk soslu aşk nidalarımı okumaktan sıkılmışsınızdır belki düşüncesiyl...
-
Yasemin Alkaya; bale eğitimi almış, konservatuar mezunu bir tiyatro sanatçısı olarak tanınıyor. Fotomodellik de yapmış ve bir kafe işletiyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder