En sevdiğim 5-G’lilerden birinin blogumdan sadece özel hayatımı okuduğu-eleştiri yazılarımı okumadığı itirafı üzerine ve uzun süredir yazmadığım için dilim şiştiğinden-anlatacak ufak tefek şeyler çok biriktiğinden ikisini harmanlamaya karar kıldım.
Yabancı dizilerin 2009-2010 sezonlarına bir süre önce başladım. Nip/Tuck (2003) uzun tutmak istediği altıncı ve kahredici şekilde son sezonuna bir alışılmış mini entrika ile başladı. Başkarakterini, öldürülüp sigortadan para almak için evlenilen kişi haline getirip bütün süreci beş bölümde sonuçlandırdı ve asıl konuyu sonrasına bıraktı.
Fringe (2008) başka konulara girmekten sadede gelemediği ve başka dizilere benzemekten yırtamadığı ilk sezonunun ardından ilgiyle izlenen bir ikinci sezona imza atıyor.
House (2004) daha önce başkasının da söylediği gibi beşinci sezonun tümünde o kadar büyük bir başarıya imza atmıştı ki altıncı sezonda artık ne yapsa yavan geliyor. İlk defa diziyi izlerken sıkılıyorum.
Grey’s Anatomy (2005) yazarları tüm zamanların en iyi üç sezon finalinden birini gerçekleştirmiş olmalarına rağmen barutlarının bitmediğini ispat ediyorlar ve altıncı sezon çoğunlukla birbirinden bağımsız hikâyeler anlatsa da ilgiyle izleniyor.
Desperate Housewives (2004) Drea De Matteo, Twilight Edward çakması genç yakışıklısı Beau Mirchoff ve yeni gizemi ile her zamanki çizgisinde devam ederken Gabrielle Solis’in rolünü artırması sayesinde daha komik olmayı da başarıyor.
Bu sezon izlemeyeceğim desem de sadakatime yenildiğim Heroes (2006) ise yine televizyondaki en iyi görsel efekt, kurgu, ses efekti ve ses kurgusuna sahip yapım olmayı sürdürürken eskisinden de sıkıcı bir pembe dizi havasında başladı. Prodüksiyon kalitesi göz ve kulaklara bayram ettirse de karakter analizi yapmaya soyunan dördüncü sezonu, etrafta güçlerini kullanıp sürekli maliyeti şişiren gereksiz kahramanları izlediğimiz günleri bile arattı yeni sezonun ilk bölümlerinde. Biliyorsunuz Heroes baştan beri büyük bir kolaj. Kahramanların yeteneklerinden uğraştıkları sosyal veya macera dolu sorunlara kadar bütün içerik bir yerlerden toplama. Dördüncü sezon Prison Break’in T-Bag’ini (Robert Knepper) alıp HBO dizisi Carnivale’in başrolüne koyup diziye entegre ediyor. Kelebek adamın ütopyası X-Men’e örnek olacak nitelikte. Farklı olanların izole ve daha mutlu bir hayat yaşadığı karnaval fikri daha fazla işlenmeli. Sezonun en büyük sürprizi ise Harry Potter’dan ama itiraz edilemeyecek güzellikte ödünç alınan yatılı okul hikâyeleri. Claire’i Harry Potter yapan bu bölümler Grey’s Anatomy’nin ardından bir “çok izlenen” dizide daha lezbiyen öpüşmesine meydan verdi. Üstelik öncülünden çok daha duygusal ve gerçekçi bir şekilde. Burada da Thirteen (2003) filminden arak replikler havada uçuşuyor ancak Bryan Fuller etkisi olduğunu düşündüğümüz aşk dolu sahnelerin Heroes’a taze kan olduğu kesin.
Bunları köydeki evimin büyük kısmını taşıdığım Kahramanmaraş’ta izliyorum. Geçen bayram sabah 4-5 gibi gelip 9-10 civarında terk ettiğim evimden bu bayram tatilinde dışarı çıkmak istemiyorum. Sosyalleşmekten zehirlendiğim geçen gelişimde çok eğlenmiş ve bir yığın yenilik yaşamıştım. Bu kez askere gidecek olmamdan kaynaklansa gerek, koltuğumdan kalkmak istemiyorum. Sebebi bu mudur bilmem ama görüşmeyi her daim istediğim 5-G sınıfımla yaptığımız toplantı bile korkunç geçti. Sürekli olarak hoş olmayan şeyler söyledim. Arkadaşlarımın birini kırdım, birini kızdırdım, birine ukalalık yaptım ve birinin gözünde avam damgası yedim. Bir gecede bu kadar puan kaybetmeyi daha önce başarmış mıydım bilmiyorum.
Birkaç saat önce annemin, anneannemi 15 yıl süründürüp yatağa bağlayan KOAH hastalığına yakalandığını öğrenmemiz ise evde yas havası estirdi. Kahramanmaraş’ta yaşadığım her anın cehennemden farklı olmadığı son beş yıla bir sos da böyle eklenmiş oldu.
Kafamın boş olduğu bayram günleri de böylece sona erdi. Köyü özlemedim, film festivallerini çok kafama takmadım hatta en güzel 5-G’linin benden koşar adım uzaklaşmasına da içerlemedim desem de hepsi birden bugün üzerime çöktü.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2023 - Kalan 6 Ay
Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...
-
Başlığın bile yeterince şok edici olduğunun farkındayım. Günlerdir arabesk soslu aşk nidalarımı okumaktan sıkılmışsınızdır belki düşüncesiyl...
-
Yasemin Alkaya; bale eğitimi almış, konservatuar mezunu bir tiyatro sanatçısı olarak tanınıyor. Fotomodellik de yapmış ve bir kafe işletiyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder