24 Aralık 2009 Perşembe
BAKJWI (2009) by CHAN-WOOK PARK ****
Yaşları gereği perdede gördüklerini 90’lı yılların ikinci yarısından itibaren anlamlandırabilmiş jenerasyonun her zaman övgüyle hatırlayıp söz edeceği soğuk yenen intikam hikâyesi Oldboy(2003)’un cesur ve yenilikçi yönetmeni Güney Koreli Chan-Wook Park’ın intikam üçlemesinin birinci Boksuneun naui geot(2002) ve üçüncü ayakları Chinjeolhan geumjassi(2005) söz konusu iki numara kadar büyüleyici gelmemişti. Üçlemenin ardından ne yapacağı daha çok merak edilen ve karşımıza akıl hastanesinde geçen naif bir film olan Saibogujiman kwenchana(2006) ile çıkan yönetmen hayranlarının hayıflanmaları ile karşı karşıya kaldı. Zekâ pırıltıları içerse de Park’tan beklenen kesinlikle böyle bir iş değildi. Ve yıl 2009. Cannes film festivalinin yarışmalı bölümüne kabul edilen İngilizce adı ile Thirst; vampir kitapları-filmleri modasına uymuş mükemmel bir film. Twilight serisi vampir öykülerini ergenlik sancıları ve aşk sosuyla lise ortamına entegre ettiği için peşine kitleler takabildi. True Blood adlı roman uyarlaması televizyon dizisi vampirlerin azınlık kimliğini kullanıp onları günümüzdeki azınlıkların yanında hakları ve özgürlükleri için savaşa sokarak post-modern ve çok şık bir vampir mitolojisi yarattı. Diğer taraftan daha az tutsa da görünmeye devam eden Underworld serisi, The Vampire Diaries dizisi ve kan emicilerin anlatıldığı çeşitli kitaplar dört yanımızı sardı. Türün bunca örneği olsa da Chan-Wook Park’ın yarattığı fark inanılmaz. Klişelerden arındırdığı su gibi akan öyküsünü, unutulmaz karakterlerini uzun uzun anlatabilirim ancak övgüye boğulması en çok gereken kısmı mizansenleri. Paul Thomas Anderson’ın There Will Be Blood(2007)’ın son sahnelerinde başarabildiği için yere göre sığdırılamadığı A Clockwork Orange(1971) menşeli senfonik klasik müzik eşliğinde izlenen operadan fırlamış estetize mizansenlerden bu filmde bolca var. Kesme yapmadan karakterlerle birlikte can çekiştiğimiz, boğulduğumuz; işin içinden sorunu çözmeden çıkmamıza izin vermeyen, bir türlü kesip daha ferah başka bir yerden izlemeye devam etmemize razı olmayan bu enfes sahneler izlerken sinemanın neden sanat olduğunu hatırlatıyor, izleyeni kendinden geçiriyor. 2009 yılında gördüğüm yüz küsür film içerisinde tartışmasız en iyi yönetmenliği sergileyen filmi herkese şiddetle tavsiye ediyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2023 - Kalan 6 Ay
Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...
-
Başlığın bile yeterince şok edici olduğunun farkındayım. Günlerdir arabesk soslu aşk nidalarımı okumaktan sıkılmışsınızdır belki düşüncesiyl...
-
Yasemin Alkaya; bale eğitimi almış, konservatuar mezunu bir tiyatro sanatçısı olarak tanınıyor. Fotomodellik de yapmış ve bir kafe işletiyor...
sırf old boy un yönetmeninden ve vampir ögeli bi film diye şans tanıdığım thirst maalesef beklentilerimi karşılamadı :(
YanıtlaSil