26 Ocak 2010 Salı

10:29


Bir diğer “everything. everyone. everywhere. ends.” zamanıydı. Ellerden gelenler yapılmış, gönüllerden geçenler söylenmişti. Sevgi için yine onca emek harcanmış, maddi manevi hissettirilmişti. Mutlu da olundu, mutsuz da. Gülündü de, ağlandı da. Nadir de olsa sarılıp öpüldü de, hani kimi zaman. Yolları da gözlendi, camlarda da sabahlandı. Mum ışıkları, şaraplar, dizler, sesler. Hayat ya da kader verdi. Ne güzel yaptı, al sev dedi. Bize ayrılan sürenin yine sonuna gelindi. Nasıl zor şimdi demeden Mete Özgencil gibi, konuşuldu aynı şeyler. Hissedildi. Sımsıkı bağlandı ruhlar ve bir sabah kalk git dedi zaman. İtildi, büküldü, zorlandı ama bir yere değin fayda etti. Takvimler bir taraftan sekizi, bir taraftan biri ve yirmiyi, onu gösterdi. Çirkin adam biliyordu. “her şey. herkes. her yer. biter.” idi. Arabalara binildi. Toz dumana katıldı. Biraz gülümsemek için soytarıya yatıldı ama köpekler bile saldıramayacak kadar tutuktu o sabah. On üç kilometre yol gidildi. Sağa çekildi. En sevdiği yan koltuğa oturdu çirkin adam. Hayatı boyunca içmeyi planladığı son sigarayı aldı sevdiğinin ağzından. Bir yıl çabuk geçer diyen sesi dinledi. Bir yıl bu koltuklarda oturabiliriz diye seslendi. Ayrılıklar zor olur, hiç sevmem, beceremem diyeni duydu. Dik durmaya çalıştı. Gökyüzünü çatı yaptığı anda kolları duvar oldu. Çirkin adam güvende ve mutluydu. Beş saniyeliğine. Beş saniye güvende oldu. Daha azı kadar mutlu. Ardından hem yalnız kaldı, hem savunmasız. Arabasına döndü çirkin adam. Yola koyuldu. Dikiz aynasından gördüğü dimdik bir aşktı. Başarısız gözlerini seçebildiği yere kadar kırpmadı. Düğmeye dokundu. Hazırladığı parça söylemeye koyuldu. Güneş batınca fark mı etmiş, bütün hayalleri caddeye mi uzanmış, hepsi serap mıymış. Ne şarkıyı duydu ondan sonra, ne yolu gördü. Ne nefes aldı ne de tuttu içinde. Sesi kısıldı. Nerede olduğunu bilmeden devam etti yola. Anlamı da yoktu zaten. Saat 10:29’dan sonra. Anlamı yoktu hiçbir şeyin. Döngü bir kez daha tamamlanmıştı. Başlayan şey bitmişti. Her şey gibi. Herkes gibi. Her yer gibi. Bitmişti. Verilen emekler, harcanan günler ve geceler. Telefonun diğer ucundan hasretle sevilecek bir diğer hayalet kalmıştı elinde çirkin adamın. Milyonluk bir şehirde en sevdiği iki dostunun yanında ama çok yalnız geçirdi geri kalan saatlerini günün. Kimse anlayamazdı bu yalnızlığı ne de olsa. Kimse böyle yalnız kalamaz diyen bir şarkıyı herkes anlayamazdı. Gece yarısına yakın bir telefon geldi çirkin adama. Evinin ışığının yanmadığını bildirdi sevdiği, bıraktığı yerdeki. Seni seviyorum dedi sonra telefondaki ses. Her şey daha ağlamaklı göründü Ankara’dan. Sözleri uymasa da güzel bir melodiye sarıldı çirkin adam soğukta. Uyuttu güldürdüklerini. Çekildi odasına. Bunları yazdı. Yok, ağlayamadı dışına. Kanında gezen alkolü buharlaştırıp ona tutunarak uçup gitmek gibi fikirlerle oynaştı, yanına. Nafile. Saat 10:29’u geçmişti. Her şey. Herkes. Her yer. Bitmişti.

2 yorum:

  1. Galip Fırat
    Nacizane yorumlarım (: ;
    - Derinliği ve yoğunluğu çok iyi lakin zamanı birazcık daha ayarlayıversen daha iyi olur ki suda boğulmayasın (: ...
    - Cezmi ERSÖZ'ü andırıyor gibi ;)
    - Noktalama işaretlerine biraz daha uymalıyız sanki :) Özellikle 3 noktaları kullanmaktan kaçınmayalım... ;)
    - Tarzını tam anlayamadım ama deneme ve günce karışımı gibi geldi... ?... Devamını Gör
    - Okunduğunda çıplak gözlüler için üzerlerine karanlığın çökmesine sebeb olan yazılarının gerçek isminin HAYAT DOLU'luk olduğunu her daim biliyor ve bahtiyar oluyorum ;))

    Dp NOT: NAcizane yorumlarını heyecanla bekler ve zevkle yoğrulacağımı bilmeni isterim ;))

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim Galip, hepsini dikkate alacağım söylediklerinin. Çalıştığım köyden ayrılmak zorunda kaldım. İlk durağım iki saat mesafedeki Ankara idi. Sarhoştum. Oraya gider gitmez kusar gibi bunları yazdım. 2 hafta sonra açıp baktım ve aynen bloga koydum. Noktasına virgülüne ellemedim. En ufak değişiklik o an gerçekten ne hissettiğimi ileride tam olarak hatırlamamı engelleyecekti. Yani günce diyelim.

    YanıtlaSil

2023 - Kalan 6 Ay

Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...