31 Aralık 2018 Pazartesi

2018 DİZİ İSTATİSTİKLERİ




2018 yılında 63 farklı diziden 700 bölüm izlemişim.

YILIN EN İYİ DİZİLERİ
The Haunting of Hill House
Homecoming

YILIN EN İYİ MİNİ DİZİSİ
River

YILIN EN KÖTÜ DİZİLERİ
Hakan: Muhafız
The Rain
Don’t Watch This

İYİ YENİ DİZİLER
The Good Place
Insatiable
Altered Carbon
The Chilling Adventures of Sabrina

Devam ettikçe yükselenler:
Eastsiders – Sezon 3
Daredevil – Sezon 3
How to Get Away with Murder – Sezon 4
Preacher – Sezon 3

Devam ettikçe düşenler:
Black Mirror – Sezon 4
Prison Break
Jessica Jones
Santa Clarita Diet
Designated Survivor
Sense 8
Luke Cage
Ozark
Iron Fist
House of Cards

Yerinde sayanlar:
Grace and Frankie – Sezon 4
Orange is the New Black – Sezon 4-5
The Simpsons – Sezon 29-30
Love – Sezon 3
American Horror Story – Sezon 7-8
3% - Sezon 2
A Series of Unfortunate Events – Sezon 2
BoJack Horsman – Sezon 5
Brooklyn Nine Nine – Sezon 4

Ümidimi tamamen kaybettiklerim, ama yine de izliyorum:
The Flash
The Walking Dead

İlk bölümden itibaren nefret etmeme rağmen sonuna kadar izlediğim:
The Handmaid’s Tale – Sezon 1
Glow (10 Bölüm)

İlk bölümleri ümit vadedip sezon bitmeden dökülenler:
Unbreakable Kimmy Schmidt – Sezon 1
This is Us – Sezon 1

Boş boş baktıklarım:
La Casa de Papel
Jet Sosyete

İptal edilmesinin hata olduğunu düşündüklerim:
The Mist
Dirk Gentley’s Holistic Detective Agency
The Leftovers
The Exorcist

Tavsiye mini diziler:
One of Us
Collateral
7Yüz

“Boşa izledim” dediklerim:
Borderliner
Safe
Sacred Games
Disenchantment
The Sinner
Maniac
Bodyguard
The Kominski Method
Super Drags
Bartu Ben
The Alienist
Fleabag
This is Us

Dayanamayıp yarım bıraktıklarım:
Bimilui Soop (3 Bölüm)
Şahsiyet (3 Bölüm)
Borgen (1 Bölüm)

6 Aralık 2018 Perşembe

2018 Yılında İzlediğim Filmler




2018’DE İZLEDİĞİM EN İYİ FİLMLER VE 5 ÜZERİNDEN YILDIZLARI, SIRALI LİSTE:

INVASION (2017) SHAHRAM MOKRI ****
I, TONYA (2017) BLAKE WILLIAMS ****
BEONING (2018) CHANG-DONG LEE ****
BLACK PANTHER (2018) RYAN COOGLER ****
FANTASTIC BEASTS: THE CRIMES OF GRINDELWALD (2018) DAVID YATES ****
MOLLY’S GAME (2017) AARON SORKIN ****
MARROWBONE (2017) SERGIO G. SANCHEZ ****
CLIMAX (2018) GASPAR NOE ****
DOGMAN (2018) MATTEO GARRONE ****
LOVE, SIMON (2018) GREG BERLANTI ****

PUANI YÜKSEK OLMASA DA KALBİMDE ÖZEL YERİ OLAN VE TEKRAR İZLEMEK İSTEDİĞİM FİLMLER, İZLEME SIRAMLA:

UNA MUJER FANTASTICA (2017) SEBASTIAN LELIO ***-
LAS HEREDERAS (2018) MARCELO MARTINESSI ***-
JUSQU’A LA GARDE (2017) XAVIER LEGRAND ***-
FLEUVE NOIR (2018) ERICK ZONCA ***-
THE RIDER (2017) CHLOE ZHAO ***-
DER HAUPTMANN (2017) ROBERT SCHWENTKE ***-
THELMA (2017) JOACHIM TRIER ***-
DOUBLES VIES (2018) OLIVIER ASSAYAS ***-
LAZZARO FELLICE (2018) ALICE ROHRWACHER ***-
PRIVATE LIFE (2018) TAMARA JENKINS ***-
UNDER THE SILVER LAKE (2018) DAVID ROBERT MITCHELL ***-

2018’DE İZLEDİĞİM EN İYİ YERLİ FİLMLER:

AHLAT AĞACI (2018) NURİ BİLGE CEYLAN ***-
ARADA (2018) ALİ KEMAL ÇINAR ***-
CEBİMDEKİ YABANCI (2018) SERRA YILMAZ ***-
KARDEŞLER (2018) ÖMÜR ATAY ***

2018’DE İZLEDİĞİM EN KÖTÜ YERLİ FİLMLER, ÖNCE DÜŞÜK PUAN SONRA İZLEME SIRASIYLA:

HALEF (2018) MURAT DÜZGÜNOĞLU –
PUT ŞEYLERE (2018) ONUR ÜNLÜ –
KAÇIŞ (2017) KENAN KAVUT –
İÇERDEKİLER (2018) HÜSAYİN KARABEY –
YUVA (2018) EMRE YEKSAN -
ARADA (2018) MU TUNÇ *
TUZDAN KAİDE (2018) BURAKÇ ÇEVİK *
BAĞCIK (2018) GÖRKEM YELTAN *



AYRICA…


Fikrini başarıya dönüştüremeyen film:

What Happened to Monday (2017) Tommy Wirkola **


Orijinalinden İyi Devam Filmi:

Kingsman: The Golden Circle (2017) Matthew Vaugh ***-


En İyi Animasyonlar, izleme sıramla:

La Casa Lobo (2018) Joaquin Cocina-Cristobal Leon ****
Coco (2017) Lee Ulkrich-Adrian Molina ****
Incredibles 2 (2018) Brad Bird ****
Spider Man: Into The Spider-verse


Zaman Geçtikçe Değeri Artan:

Nelyubov (2017) Andrey Zvyagintsev ***-


İlk Defa İzleyip Hayran Kaldığım Klasikler/Modern Klasikler:

Det Sjunde Inseglet (1957) Ingmar Bergman ****
To Kill A Mockingbird (1962) Robert Mulligan ****
Secret Life of Walter Mitty (2013) Ben Stiller ****
Little Shop of Horrors (1986) Frank Oz ***-
İpekçe (1987) Bilge Olgaç ***


İlk Defa İzleyip Sevmediğim Klasikler:

The Maltese Falcon (1941) John Huston **-
She’s Gotto Have It (1986) Spike Lee *


En Heyecan Verici Filmler:

Red Sparrow ((2018) Francis Lawrence ***-
Ghostland (2018) Pascal Laugier ***-
Ouija: Origin of Evil (2016) Mike Flanagan ***-


En Kötü Belgesel:

Ta Peau Si Lisse (2017) Denis Cote -

15 Kasım 2018 Perşembe

Fantastik Canavarlar: Grindelwald’in Suçları (2018)

Harry Potter’ın Hogwarts’da okuduğu kitaplardan biri olan ve seriye destek olarak dilimize de çevrilmiş incecik bir kitapçık olan Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?; Harry Potterkitaplarının ve dolayısıyla filmlerinin tamamlanmasının ardından The Wizarding World’ü devam ettirebilmek adına yeni bir seriye ilham kaynağı olmuştu iki sene önce.


Yeni filmin eleştirisini okumadan önce tıklayın.

8 Kasım 2018 Perşembe

Sinema Tarihinin En İyi Yeniden Çevrimi: Climax (2018)

Burun kıvrılan, filmleri yarım bırakılan, kimi zaman küçümsenen, belli bir kesimden fazlasına hitap edemeyen, olaylı yönetmen Gaspar Noe yıllar içinde deli-dahi’ye, yeni filmi merakla beklenen adama, filmlerine özel gösterimlerde bilet bulunamayan yıldız yönetmenliğe terfi etti. Sadece izleyenlerin bildiği “Monica Belluci’li tecavüz sahnesinin yönetmeni” iken, şimdi herkesin iyi kötü fikir sahibi olduğu ya da olmak istediği biri o. Kimsenin beklemediği bir anda Climax’i yaptı ve gediklisi olduğu Cannes Film Festivali’nden (uzun metrajlı bir film için) ilk ödülünü kucakladı.



Climax derin anlamlar yüklemek için özel çaba sarf etmeyi gerektirdiğinden (ama bütün olaylar Fransa bayrağı önünde cereyan ediyor/ama Fransa’da geçen filmde sanki kimse Fransız değil/ama yabancı korkusu/ama şu/ama bu diyecekleri Noe’ye havale ediyorum) ilk bakışta içerikten çok deneyim filmi. Karşımızda dört filmlik de olsa kusursuz filmografiye sahip auteur bir yönetmen var ve beşinci filmiyle kariyerinin biçimsel özetini sunuyor. Climax’in tanıtımının önceki dört film üzerinden yapılmasının sebebi de bu bana kalırsa. “I Stand Alone’u beğenmediniz, Irreversible’den nefret ettiniz, Enter the Void‘dan tiksindiniz, Love’a küfrettiniz, bir de Climax’i deneyin” diyen afiş; yönetmenin tüm kodlarını tek potada eriten bir iş olduğunu zaten muştuluyormuş, tabii izleyince anladık.

Filmde bir derinlik aramadığım için (oysa buldum) hakkındaki yazım da yüzeysel olacak (diyelim) ve “Noe’nin en boş filmi, senaryosu yok” gibi suçlamalara yüz vermeyeceğim. Çünkü bence Climax, ismine de atıfta bulunacak olursak; Noe sineması alametifarikalarının zirvesi ve toplamı. Önce filmin son dakikalarını görüyoruz, zamansal düzlemi hiçe saydığını hatırlatarak başlıyor işe. Kapanış jeneriğini filmine başlamadan sonuna kadar izleterek jenerik kurallarını umursamadığının bir kez daha altını çiziyor. Kırmızı renkler, ülkesine alaycı bir selam (“bu bir Fransız filmidir” yazısı), dehşete düşüren tek plan dans sahnesi derken göz kırpma tadı veren sahne bağlama şekli de eklenince bunun bir Noe filmi olduğu kesinlik kazanıyor. “Başkası da yapardı” diyenlere “başkası taklit edebilirdi elbette” diyorum.

Enter the Void’un ilk yarım saati uyuşturucu kullanan başkarakterinin zihninde geçiyordu. Climax’te de toplu bir uyuşturucu kullanımı var ama bu kez insanların birbirlerine bakışları üzerinden olayları takip ediyoruz. O yüzden Climax’in Noe’den beklenen “uyuşturucu kafası filmi” olmadığını iddia ediyor hatta Enter the Void tekrarına düşmemek adına bundan özellikle kaçındığını düşünüyorum. Bu bir toplu histeri filmi. Fransa bayrağı önünde toplanmış bir grup Fransız ya da değil insanın (Fransa’da yaşayan insanlar diyelim) bir araya gelip yaşadığı histerinin filmi.

İlk bakışta karakterlerin içkisine uyuşturucu katıldığını ve hepsinin tribe girdiğini düşünüyoruz (ama gerçekte bundan asla emin olamıyoruz ve suçlu bulunamıyor), ancak yine bana kalırsa hiç de öyle değil. Başlarda birbirlerinden uyuşturucu istiyorlar, kimsede yok ya da vermek istemiyor ama sonra uyuşturucuya maruz kaldık diye birbirlerini suçlamaya başlıyorlar, bu ne perhiz diyelim. Üstelik bunu birer birer kendilerinde fark etmiyorlar, biri çıkıp “bize bu yapıldı” diyor ve herkes inanıp tribe girmeye başlıyor. Düşman olduklarını odadan atma (sınır dışı etme?), seks yapmak istediklerine gidip zorla yanaşma (tecavüz?), kıskandıklarını cezalandırma (recm ya da linç?), bakmak istemedikleri çocuklarının sorumluluğundan kurtulma (modern ebeveyn kâbusu?), itiraflarda bulunma ya da toplumun asla kabul etmeyeceği arzularını açık etme gibi bastırdıkları hemen her şeyi ortaya döküyorlar. “Suçlu ben değilim, kanımda gezen uyuşturucu.” Peki o kanlarında gezen gerçekten sangria ile içtikleri mi yoksa özgürlük ve başarı arzusunun dansla gelen adrenalin sayesinde yarattığı “rush” mı? Biri “Amerika’ya gitmek istiyorlar (Amerika olmak istiyorlar)” mı dedi?

Başlığa gelecek olursak; Climax bence Unofficial Suspiria Remake, Suspiria (1977)’nın başına gelebilecek en iyi yeniden çevrim hatta sinema tarihinde bir filmi yeniden çekmek için bulunmuş en iyi yol. 41 sene sonra dans okulundaki bir grup öğrencinin birer birer zarar görüşünü göstermenin daha iyi yolu olabilir mi? 41 senede izlediğimiz yüzlerce korku gerilim filminin ardından, bu türler kendi evrimlerini geçirmiş ve takdir gören meziyetleri güncellenmişken, yapılacaksa böyle bir güncelleme yapılmalıydı zaten. Biraz düşünün bağlantıları, hak vereceksiniz.

2023 - Kalan 6 Ay

Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...