Filmin tanıtımı sırasında yazar-yönetmen J.J. Abrams kadar ismi
büyük yazılan Steven Spielberg’ün, “Super 8”e övgü cümleleri kurmuş olması
şaşırtıcı olduğu kadar üzücü. “Benim otuz yıl önce yaptığıma benzer film
çekmiş, aferin” diye düşünmediyse; tek açıklaması reklam.
“Super 8” bir travmayla açılıyor. Tatlı, ufak bir oğlan çocuğu
vahim bir kazada annesini kaybetmiş. Nedeni henüz belli olmasa da sorumlu
tutulan biri var. Oğlanın sert kanun adamı babası sinirli, eylemci. Çocukla
iletişim kuramayacağı da aşikâr. Bu girişin ardından dört ay sonrasına
gidiyoruz. Annesi ölen Joe’nun sinema aşığı arkadaşlarıyla tanışıyoruz. Bu
karikatür grup şişman, dişleri telli, içine kapanık ve inekten oluşuyor. Şişman
ve patron yönetmen Charles’ın kocaman sevgi dolu ailesi, her daim sofraya
sığmayacak miktarda yemekleriyle Joe’nun durumuna tezat olsun diye üretilmiş,
elbette üretilecekti; bu bir Hollywood filmi. Dört çocuktan oluşan ekip film
çekme meraklısı dedik ya, yetenekleri de yerli yerinde. Üzgün masum annesiz Joe
bir makyaj ve modelleme ustası. Şişman agresif kontrol delisi Charles diyalog
yazımı ve reji hususunda bilgin. Dişleri telli ve panik Cary patlayıcı uzmanı
-ki elbette ana hikâyenin bir yerinde bu muhteşem yeteneğinden faydalanılacak.
Ekibe sonradan dâhil olan güzeller güzeli Alice ise Joe’nun annesinin ölümünden
sorumlu tutulan adamın kızı. Shakespeare iyi ki “Romeo ve Juliet”i yazmış.
Ekibimiz kendi çaplarında Süper 8 kameralarıyla zombi filmi
çekerken, kasabadan geçmekte olan tren kaza yapıyor. Abrams’ın aksiyon gösterme
uğruna uzattıkça mantıksızlaştırdığı bu sekans perdede heyecanla izlense de
fazlasıyla niş kalıyor. Kazanın ardından filmde Abrams’ın en büyük meziyeti
olan merak unsuru devreye giriyor. Trende ne vardı, Hava Kuvvetleri’nin ilgisi
neden, kasabada gerçekleşen garip olayların açıklaması ne? “Lost” dizisini altı
sezon sürdüren mantığın 112 dakikalık bir filmi sürüklemesi elbette güç
olmuyor. “Lost”un ünlü “Black Smoke”una benzer davranışlar sergileyen bir
canavar çıkıyor ortaya ve yine bir J.J. Abrams projesi olan
“Cloverfield/Canavar”dakine benzer şekilde uzun süre kendini gizliyor. 80
dakika sonra izleyici karşısına çıktığında da yine aynı hayal kırıklığını
yaşıyor, özgün olmayan bir tasarımla karşılaşıyoruz.
Spielberg’in yapımcı olarak destek verdiği projenin, yönetmenin
1977 tarihli “Close Encounters of the Third Kind/Üçüncü Türden Yakınlaşmalar”
ve çoğunlukla da 1982 yapımı “E.T.: The Extra-Terrestrial” filmlerinin izinden
gittiğini söylemek mümkün. İzlerken, Alice’in bisikletiyle babasından kaçmaya
çalıştığı sahnede uçmaya başlayacağını düşünmeyen yoktur sanırım. Joe’nun
üçüncü türle yakınlaştığı sahnenin dost uzaylı fikrine tapınmak için
çekildiğini ama ikna edici olmadığını da söylemek zor değil. Bunlar en kör göze
parmak olanlar elbette, her köşeye yerleştirilmiş onlarcası daha mevcut.
50 milyon dolarlık bütçenin büyük kısmına sahip çıkan Industrial
Light&Magic imzalı efektlerin, özellikle de filmin son düzlüğünde kasabayı
savaş alanına çevirmek için kullanılanların anlamsızlığı-gereksizliği
düşündürücü. Olmamaları olmalarından daha hayırlı olabilirmiş, en az bu
cümledeki “olmak” fiilinin kullanımı kadar.
Elle Fanning dışındaki oyuncular vasat, yaratılan karakterler
sıfatlardan ibaret. “Super 8” çok pahalı bir çocuk filmi. Ortak hafızamızda
kaldığı kadarıyla pazar sabahları yayınlananlar kadar iyi bile değil üstelik.
Yeni sayfan hayırlı olsun :) henüz alışmaya çalışıyorum. Öncelikle 4 yıl değil 4 ay sonra gelişiyor diye hatırlıyorum... evet haklısın benzeri yapımları çok ama çocukların beğeneceğini düşünüyorum. Nede olsa diğerlerini henüz seyretmemişlerdir kıyaslama yapamazlar :P
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Evet, 4 ay olacak, düzelttim. Dikkatin için sağol. Ben beğenmedim bu yeni tasarımı ama daha çok hit alıyor nedense. O yüzden bir süre deneyeceğim.
YanıtlaSil