Kendimi suçluyorum şu anda. Öfke gelip gidiyor. Plan yapmak istiyorum, içimden gelmiyor. Oyun yok artık. Suçun yok. Hepsini tek tek ben yaptım, sen sadece insansın. Kabullenmek zor bitişin göründüğünü. Ufuktan yakın. Geri dönüş yok. Frenimiz yok. Mola hakkı yok. İnişteyiz. Son düzlükteyiz. Sonu ortada. Üzücü.
Çoğu çabalamakla geçerdi öncekilerde. Mutlu olmak için aylar gerekirdi. En yüksek noktanın temiz havasını ciğerime çektiğimde, bitiş çizgisi acımazsızca belirirdi. Gerisi yine aynı keder. Sense mutlu başlattın. Bak, bu farklıydı en azından. Mutlu ettin beni, teşekkür gerekli. Nefes yetmemesi, zirveye seni ittirmemdendi. Bu kez tadı olmadı. Eteklerin neşesi gökyüzüne kalmadı. Ama bu farklıydı. En azından başları.
Kendime kızıyorum şu anda. Hüzün gelip gidiyor. Boğulmak istiyorum, içimden gelmiyor. Gözyaşım yok artık. Hepsini bir bir ben yaptım, sen sadece insansın.
Bütün gün güldürdün beni. İtalyancan, İngilizcen, şovların, mesajların… Bütün gün “ağızda kaybolmayan sakız” olduğunu gösterdin. Güzelliğini. Seni sevdiğim ayların boşa gitmediğini. Döktüğüm gözyaşlarının. En azından bir kısmının. Kaliteni gösterdin, ilk paragrafın kahramanı gibi. Varoş olmadığını; iki, üç ve dört gibi. Köylü Çirkini gibi, gizlediğin asaleti. Şanslıyım aslında. İmkânsız aşklar için yaratılmış olsam da, karşıma hep iyi insanlar çıktı. Şimdiye dek. Denk gelen bu çürüğün size sıçramasına izin vermeyeceğim. Acısını sizden ya da anılarınızdan çıkarmayacağım. Senin, senin ya da senin yanımda olmama sebebiniz hiçbirimiz değiliz. Yanlış yere zıplamamın nedeni siz değilsiniz.
O iki kelimeyi söyleyemediğim sürece, başka binlerce kelimeyi gevelemeye devam edeceğim. Kusura bakma, Erol Evgin.
Malum gün geldiğinde zaten her şey zor olacak ama ben en azından “çabaladım” diyebileceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder