Altın Koza'nın ilk üç gününü Antrakt Sinema Gazetesi için yazmıştım.Yayınlanan halini buraya tıklayarak, orijinal halini ise aşağıda okuyabilirsiniz.
Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen 20. Uluslararası Altın Koza Film Festivali bu yıl 16-22 Eylül tarihleri arasında sinemaseverlerle buluşuyor. Yerli ve yabancı birçok konuk ağırlayan festival, Adana halkı için de yılın en önemli sanatsal etkinliği konumunda.
Altın Koza ilk gününde yaygın dağıtımı yapılmayacak Sen
Aydınlatırsın Geceyi filmini göstererek dikkat çekici bir başlangıç yaptı. 2013
takviminde vizyona çıkmış kalburüstü yerli yapımlar bir kez daha izleyiciye
sunulurken, Reha Erdem ve Yılmaz Güney sinemasının önemli örnekleri programda
yer aldı. Yabancı filmler cephesinde ise Cannes Film Festivali’nden Altın
Kamera ödüllü Ilo Ilo Türkiye’de ilk kez gösterildi. Ne yazık ki ilk gün başka
illerden gelen konukların gecikmesine Adana halkının ilgisizliği eklendi ve
salonların yarısı boş kaldı. Üstelik projeksiyon arızaları seyir zevkini
baltaladı. Yine de arı gibi çalışan festival ekibi tüm sorunları hızla çözdü. Merkez
Park Amfi Tiyatro’da Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik ve Filiz Akın’ın
katılımıyla gerçekleştirilen açılış töreninin ardından ilk günkü programın
sonuna gelindi.
Salı günü Reha Erdem söz verdiği gibi katılamasa da, Jin
gösteriminde boş koltuk kalmamıştı. Vizyonda ilgi görmeyen yapım, epey alkış
aldı. Yarışma filmlerinden Emre Yalgın’ın ikinci uzun metrajı Yol Ayrımı: Hadi
Baba Gene Yap seyirciyi üzdü. Çağ dışı çekim teknikleri, bozuk ses kurgusu ve
amatör oyuncu yönetimi ile sınıfta kalan yapımın final sahnesi de salonun erken
açılan ışıklarına kurban gitti. Paulina Garcia’ya Gümüş Ayı kazandıran Gloria
ise yine ülkemizde ilk kez izlendi ve sinema tarihinin unutulmaz kadın
performanslarından birine şahit olduk.
Festivalin üçüncü günü Berlin’de En İyi Film ve FIPRESCI
ödüllerini kazanan Çocuk Pozu ile başladı. Anlatım tekniğiyle Bir Ayrılık,
meselesiyle Çoğunluk filmlerini anımsatan yapım, dört dörtlük senaryosu ile
küçük bir burjuvazi krizini çarpıcı şekilde anlatıyor. Vaad Edilen Cennnet
filmiyle Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ına aday olan Filistinli Hany
Abu-Assad’ın Cannes’dan Belirli Bir Bakış ödülüyle dönen Ömer filmi; işgal
altındaki ülkede üç çocukluk arkadaşı arasında yaşananları akıcı bir dille
perdeye getiriyor. Eksikleri olsa da etkileyici bir film. Çarşamba gününün Türk
filmlerinden öne çıkanlardan biri Biket İlhan’ın kızıyla birlikte kotardığı
Yarım Kalan Mucize idi. Köy Enstitülerinden yola çıkarak zamanın Türkiye’sinde
köylülerin yaşam tarzlarını anlatmaya çalışan yapım çok eskilerde kalmış sinema
dili ve didaktik anlatımıyla vasatı aşamıyordu. Ne var ki, seyirci
anlatılanlardan çok etkilendi ve film sırasında defalarca diyaloglar
alkışlandı. Seyirci Jürisi Ödülü’nün en güçlü adayı olduğunu şimdiden
söyleyebiliriz. Ercan Kesal’a İstanbul Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu
Ödülü getiren yeni Mahmut Fazıl Coşkun filmi Yozgat Blues ile kapanan gün, Türk
sinemasının “gerçeği olduğu gibi perdeye yansıtmaktan daha fazlasını yapmaya
gerek görmeme” hastalığı üzerine derin düşünlere sevk ederek bitti.
SERKAN ÇELLİK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder