Son dönem Türk sinemasının genel
izleyici(!) tarafından mizah malzemesi yapılan durağanlığı, sıradan insan
öyküleri anlatmak için tek yolmuş gibi sunulurken; bunu yönetmenlerin kolaya
kaçması şeklinde yorumlayanlar da mevcut. Kamerayı sabitleyip seyirciyi gözlemci
olarak konumlamak gerçek hayatı müdahalesiz izliyor illüzyonu yaratsa da, 90
dakikayı yirmi çerçeveye sığdırmaya çalışan yönetmenler, hele de ellerindeki
senaryo buna uygun değilse; çaresiz görünmekten öteye gidemiyorlar. Oyuncunun,
kameranın gördüğü alana hapsolup rol yapması, en lüzumlu anda bile kesme
yapılmaması, sabit planların gerçekten tercih mi yoksa mecburiyet mi olduğunu
sorgulatmaya başlıyor. Yoksa başka türlü film çekmeyi bilmiyorlar mı?
Zerre filminin DVD'sini Ters Ninja için değerlendirdim. Buradan ulaşabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder