30 Nisan 2015 Perşembe

ADANA’DA BİR GÜN


Herkesin kendi Adana’sı vardır. Çocukluğumdan beri yakın oluşu nedeniyle sıkça gittiğim, üzerine de 4 yıl üniversite okuduğum bu şehirde bir günde neler yapılabilir anlatmaya çalışayım.Sabah kahvaltısı için Sevgi Adası denen yerden yukarı çıkarak birçok pahalı ve manzaralı mekân bulabilirsiniz. Ancak bence Adana’da yapabileceğiniz en güzel kahvaltı Cemalpaşa semtinde bulunan Tiyatro Cafe’de. Üstü yelkenli hissiyatı doğuran kumaşlarla örtülmüş, girişte gerçek bir kayık bulunan ve kahvaltı yaparken yanınızda beyaz güvercinlerin yürüdüğü, lezzetli bir mekân. Çay sınırsız, Wi-Fi var ve fiyatlar makul.

Kahvaltıdan sonra Cemalpaşa ve şehrin en piyasa yeri olan Gazipaşa’da turlayabilir, yakınlardaki Atatürk parkında soluklanabilirsiniz. Ayrıca Gazipaşa mekânlarında oturup geleni gideni izleyerek kahvenizi içebilirsiniz.


Adana denince kebap gelir akla elbette. Adana’da kime sorsanız en iyi kebap için farklı bir yeri işaret eder. Ben büyükleri özetleyeyim. Hasan Usta denen yer modern görünür ancak iki kez şaibeli et kullandıkları gerekçesiyle yakalandılar, ispatlıdır. Kebapçı İbo, konumu nedeniyle çok tercih edilir ancak hiçbir artısı yoktur, Adana’da olması dışında. Türkiye’nin her yerinde yiyebileceğiniz standart bir kebap sunar. En ünlü yer olan Yüzevler Kebapçısı’nı da boş verin. Aynısı İstanbul’da da var. Hem pahalı hem de abartılmış. Hasan Kolcuoğlu denen yer hem lüks hem temizdir, salataları güzeldir. İyi bir hissiyatla ayrılmanızı sağlar. Tavsiye edebilirim ancak bir numara değildir. Bir numara Eyvan Kebap. 3 şubesi var. Size tavsiyen Eyvan 2 isimli Turgut Özal şubesi. Bilen bilir. Akşam saatlerinde iki katlı mekân dolar, bahçe dolar üzerine karşıdaki park yerine masa atılır. O yüzden ziyaretinizi yoğun saatlere denk getirmeyin. Gider gitmez salatalar gelmeye başlar. Sınırsız ve ücretsiz. Yedikçe yenisi gelir. Ezme domates salataya mutlaka nar ekişi dökün. İçecek ısmarlamayın, salataların tadını alın sadece. Kebap geldikten sonra da salataları bırakın. Ekstra olarak acılı pişmiş soğan söyleyin. Kebabın yanında sadece bunu yiyin. Temizdir, kalitelidir, muhteşem lezzetlidir. Çay da ikram. Künefenin Antakya’dan geldiğini iddia etseler de (bütün Adana için geçerli) yemeyin.




Yemekten sonra Reşatbey’e gidip gençlerin gittiği yerleri görün. Kafeler sokağı. Mutlaka Taşmekan’a girin. Aynı zamanda sanat galerisidir. Nargilesi ve çayı iyidir.


Öğleden sonra baraj kenarında bisiklet turu yapabilirsiniz.


Vaktiniz varsa üniversiteyi görün. “Balcalı boş araba” diye bağıran bir muavine kulak verin. Turuncu otobüsleri tercih edin. En arkaya oturun. Yol boyunca otobüse bindiğini göreceğiniz yanık tenliler için Adana’ya taşınmak isteyebilirsiniz.


Kampüste yürüyüş yapıp Friends adlı mekânda filtre kahve ya da milkshake içebilirsiniz.
Bir de Cafe Dam var kampüste. Muhteşem sac tava ve açık büfe salata barı var.


Akşamüstü Çakmak caddesinde yürüyebilir, caddenin sonundaki Küçüksaat denen semte çıkarak Adana’nın tarihi dokusunu hissedebilirsiniz.


Hava karardıktan sonra Reşatbey’deki Fotografya’da şarap içebilir ya da Baraj Yolu Duygu Cafe durağındaki Rock Bar sayılabilecek Cafe Ora’da yöresel bir tatlı olan Bici Bici (cool adıyla Bici) yiyip bira içerek yerli müzisyenleri keşfedebilirsiniz.




YOLA ÇIKMAK (2014) EVREN ERDEM -



28 yaşında, Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunu, reklam yönetmenliği yapan Evren Erdem’in ilk uzun metrajı Yola Çıkmak; ne yazık ki sinema filmi demenin bile zor olduğu bir iş. İşlevsiz senaryo, düzenlenmemiş renk, aynı sahnede karşılıklı konuşan iki insan arasında bile mantık hatası içeren diyaloglar…

Film, birbirine pamuk ipliği ile dahi bağlı olmayan iki hikâye anlatmaya çabalıyor. On yıl önce babaları tarafından terk edilmiş iki erkek ve ilgisiz kocasını çocuğunun okulundaki güvenlik görevlisi delikanlıyla aldatan kadın. Bir noktada aynı otelde kalmaları dışında olaylar kesişmiyor. Babalarını arayan kardeşlerin ne yapacakları belli değil, adamı bulup öldürecek gibi davranıyorlar. Kardeşlerden Ruhi Sarı’nın oynadığı Samet barda güvenlik görevlisi ama geceleri sokaklarda tek başına eşkıyalık yapıyor. Diğer kardeş Emre ise hasta annesinin dizinin dibinden ayrılmayan hayırlı evlat.


Yola çıktıktan sonra Emre karakteri anlamsız bir hızla keskin virajlar alıyor. Kadının yaşadıklarıysa absürt. Bankacı kocasının ilgisizliği sonucu yarı yaşındaki çirkin bir gençle yatmaya başlıyor. Kocanın aniden eve gelmesiyle olaylar mekanik bir İtalyan işi aile içi hesaplaşmaya dönüşüyor. Kimsenin neden gördüğümüz şekilde davrandığı açıklanmıyor.

Gösterimden sonraki söyleşide yönetmen “bütün film boyunca hikâyelerin kesişmesini bekliyor izleyici ama ben bunu yapmadım” dedi. Beklentiyle oynadığını zannediyor yani. Kural yıktığını, ezber bozduğunu belki. Müzik kanallarında boyacı küpüne düşmüş, sesi olmayan hanımefendiler gördüğünüzde “nasıl bir özgüven, nasıl çıkıyor bu ses ve şarkıyla insan karşısına” diye düşündüğünüz olmuştur. Yola Çıkmak gibi filmler de bunun sinemadaki karşılığı. Tavsiyem dost edinmeleri. Dışarıdan bakıp doğruyu yanlışı söyleyen; hem Kültür Bakanlığı’nın bütçesini hem de kendi paralarını boşa harcamadan önce yol gösteren insanlar lazım çevrelerinde.

22 Nisan 2015 Çarşamba

Ev Sineması: Annemin Şarkısı, Kiralık Âşık, Düşlerin ve Çılgınlığın Krallığı, Get on Up



İstanbul Film Festivali sona erdi, sinemaseverler evde bekleyen disklerine döndü. 16. Lecce Avrupa Filmleri Festivali’nde En İyi Film seçilen Annemin Şarkısı ayağının tozuyla raflarda. Woody Allen’ı oyuncu olarak özleyenlere Kiralık Âşık, Miyazaki’nin düş atölyesine bilet isteyenlere Düşlerin ve Çılgınlığın Krallığı ve James Brown efsanesiyle ilgili her şeyi öğrenmek isteyenlere Get on Up. Hepsi bir arada, Ters Ninja’da.

17 Nisan 2015 Cuma

#istfilmfest15 Ders, Gerçeklik ve Genç Pehlivanlar

Festivalin son üç günü. Sinemaseverler hiçbir seansın boş geçmesine izin vermiyor. Son dakikaya bırakanların oluşturduğu bilet kuyruğu İstiklal Caddesi’ne taşıyor. Son anda girebilenler mutlu, kapıda kalanlar üzgün. Bir yağmur, bir güneş. Hava durumu yaşadığımız çelişkilere ayak uyduruyor.

Okumak için tıklayın.

15 Nisan 2015 Çarşamba

#istfilmfest15 Taşkınlar Kulübü, Enayi ve Party Girl



Sansür tartışmaları nedeniyle coşkusuna gölge düşen 34. İstanbul Film Festivali, çekilen filmler ve iptal edilen yarışmalarla gündemde. Sinemaseverlerin bütün yıl beklediği nisan ayı filmden filme aç susuz koşma dönemi olacakken, siyasetle kirlendi. Yine de festivalin salonları unutulmaz filmlerle aydınlanıyor. İşte onlardan üçü.

Okumak için tıklayın.

#istfilmfest15 13 Dakika, Onur ve 45 Yıl

 

İstanbul Film Festivali’nde beş gün geride kaldı. İddialı filmlerden üçünü daha izledik ve düşüncelerimizi paylaşmaya karar verdik. Deney (Das Experiment) ile gönlümüzü fetheden Oliver Hirschbiegel’in yeni filmi 13 Dakika, muhteşem bir özgürlük ve dayanışma öyküsü Onur ve Charlotte Rampling’in oyunculuğuyla akılda kalacak 45 Yıl.

Okumak için tıklayın.

4 Nisan 2015 Cumartesi

#istfilmfest15 MAYINLI BÖLGE



İstanbul Film Festivali Mayınlı Bölge programını şu cümlelerle sunuyor: “Tarzı, yaklaşımı, tekniği ya da anlatımı farklı, alışılmadık, öncü, bazen zorlayıcı, sivri, bazen deneysel filmlerden oluşan bu bölüm özellikle keşifçi sinefillere sesleniyor.” Yani bize. Bu sene programda on bir film var, şimdiden ikisini izledik.

Okumak için tıklayın.

3 Nisan 2015 Cuma

#istfilmfest15 ULUSAL BELGESEL YARIŞMASI





Bu yıl İKSV tarafından 34. kez düzenlenen İstanbul Film Festivali ilk kez Ulusal Belgesel Yarışması’na sahne olacak. En İyi Belgesel ve Jüri Özel Ödülü adı altında iki kategoride yarışacak filmleri Emel Çelebi, Pelin Esmer ve Paul Poet’den oluşan jüri değerlendirecek. 13 belgeselin yanında bir özel gösterimin düzenleneceği programdan iki eseri Ters Ninja okuyucuları için izledik.
 
Okumak için tıklayın.

2023 - Kalan 6 Ay

Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...