28 yaşında, Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunu, reklam
yönetmenliği yapan Evren Erdem’in ilk uzun metrajı Yola Çıkmak; ne yazık ki
sinema filmi demenin bile zor olduğu bir iş. İşlevsiz senaryo, düzenlenmemiş
renk, aynı sahnede karşılıklı konuşan iki insan arasında bile mantık hatası
içeren diyaloglar…
Film, birbirine pamuk ipliği ile dahi bağlı olmayan iki hikâye
anlatmaya çabalıyor. On yıl önce babaları tarafından terk edilmiş iki erkek ve
ilgisiz kocasını çocuğunun okulundaki güvenlik görevlisi delikanlıyla aldatan
kadın. Bir noktada aynı otelde kalmaları dışında olaylar kesişmiyor. Babalarını
arayan kardeşlerin ne yapacakları belli değil, adamı bulup öldürecek gibi
davranıyorlar. Kardeşlerden Ruhi Sarı’nın oynadığı Samet barda güvenlik görevlisi ama
geceleri sokaklarda tek başına eşkıyalık yapıyor. Diğer kardeş Emre ise hasta
annesinin dizinin dibinden ayrılmayan hayırlı evlat.
Yola çıktıktan sonra Emre karakteri anlamsız bir hızla
keskin virajlar alıyor. Kadının yaşadıklarıysa absürt. Bankacı kocasının
ilgisizliği sonucu yarı yaşındaki çirkin bir gençle yatmaya başlıyor. Kocanın
aniden eve gelmesiyle olaylar mekanik bir İtalyan işi aile içi hesaplaşmaya
dönüşüyor. Kimsenin neden gördüğümüz şekilde davrandığı açıklanmıyor.
Gösterimden sonraki söyleşide yönetmen “bütün film boyunca
hikâyelerin kesişmesini bekliyor izleyici ama ben bunu yapmadım” dedi.
Beklentiyle oynadığını zannediyor yani. Kural yıktığını, ezber bozduğunu belki.
Müzik kanallarında boyacı küpüne düşmüş, sesi olmayan hanımefendiler gördüğünüzde
“nasıl bir özgüven, nasıl çıkıyor bu ses ve şarkıyla insan karşısına” diye
düşündüğünüz olmuştur. Yola Çıkmak gibi filmler de bunun sinemadaki karşılığı.
Tavsiyem dost edinmeleri. Dışarıdan bakıp doğruyu yanlışı söyleyen; hem Kültür
Bakanlığı’nın bütçesini hem de kendi paralarını boşa harcamadan önce yol
gösteren insanlar lazım çevrelerinde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder