29 Nisan 2017
Cumartesi günü 19:00 seansında bir arkadaşımla birlikte Zorlu Center VIP 2
salonunuza, İstanbul Film Festivali’nde programıma sığdıramadığım Dalida filmini
görmek için gittim.
1.Bilet satılırken
reklam gösterilmeyeceği söylenmesine rağmen bir standart ve uzun, bir de gizli
Maximum Kart reklamı oynatıldı. Firma ana sponsorunuz olunca reklamı reklam
sayılmıyor mu yoksa normalde 30dk.’yı bulan reklam sürenizin yanında 2-3 dk. reklam
göstermek “reklamsız göstermek” kategorisine mi giriyor?
2.VIP fuayenizin
tasarımı malum, parlak renkli ışıklarla dolu. Fragmanlar ve reklamlar boyunca
salonun kapısı ardına kadar açıktı ve pembe-mor led(ya da neon, bilemiyorum)
ışıklar içeriyi en uç köşesine kadar aydınlattı. Film başladı, kapıda görevli
olmadığı için ilk 3-4 dakikayı aynı şekilde izledik. Kalkıp kapatmaya
yeltendiğimde biri geldi derken konsantrasyonumuz en baştan bozuldu. Görevli
perdeyi çekmedi, sadece kapıyı kapattı.
3.Yaklaşık 8-10 dk. sonra
kapı açıldı, bütün o parlak ışıklar yeniden içeri doldu, herkes filmi bırakıp
kapıya döndü. Bir çalışanınız eşliğinde geç kalmış müşteri içeri alınıyordu.
Müşteri tam eşikte durdu, çalışana döndü, uzun uzun bir şey konuştular, perde
açıktı, ışıklar içerdeydi, film akıyordu… Çalışan çıkarken perdeyi yine kapatmadı
böylece her ihtiyaç molası veren izleyici salonu maksimum rahatsız etmeyi
sürdürdü.
4. Filmin son yarım
saatinde beyaz gömlekli, kumral uzun saçlı bir kadın çalışanınız 4 kez kapıyı
ardına kadar açıp beyaz perdeye baktı. Kapıdaki ışığı engelleme amaçlı koyu
perde elbette sonuna kadar açıktı, yine göz alıcı fuaye ışıklarınız ufacık salonumuzu
tamamen aydınlatmayı başardı. Her seferinde filmden koptuk, girişe baktık,
Fransızca bilmeyenlerimiz altyazıyı bile kaçırdı…
5.Film bittikten
sonra fuayede ilk gördüğüm çalışana yetkili biriyle görüşmek istediğimi
söyledim. Beni kapısında “Personel Harici Giremez” yazan bir odaya götürdü.
İçerde oturan üç erkek çalışan şaşkınlıkla bana baktı, ben de özür dileyerek
bir konuda bilgi isteyeceğimi söyledim. Oraya girmem uygunsuzdu sanırım. Durumu
kısaca anlattım, üçü de dinledi ve “ben yardımcı olayım” diyerek sözcü olmayı
tercih eden beyaz gömlekli bey şöyle bir yanıt verdi: “Bu standart prosedür. 30
dakikada bir kapıyı açıp ısı ve perde kontrolü yapıyoruz. Böylece olacakların
önüne geçmiş oluyoruz. Amacımız sorun olmadan sorunu tespit etmek, her zaman
yaptığımız şey, ilk defa siz rahatsız oldunuz.” Ben de olabildiğim kadar
kibarca ve kullandığım kelime için özür dileyerek söylediklerini şu anda mı
uydurduğunu yoksa gerçekten böyle mi düşündüğünü sordum. Yine de “uydurma”
kelimesi canını sıkmış olmalı ki göz teması kurmayı kesti ve devamında daha
düşmanca davrandı.
Kelimem için özür
diliyorum ancak yapılan açıklama için “uydurma” dışında sıfat bulamıyorum.
Müşterinin zekasına hakaret eden ve çözüm üretmek yerine geçiştirme amaçlı bir
açıklama bu. Öncelikle personelin kapıyı ve perdeyi kapalı tutma konusunda
eğitilmediği (ve kendi kendilerine de bunu yapmaları gerektiği sonucuna
varamadığı) ortada. Kapının önünden geçen ve kapıyı bizzat açıp içeri bakan birden
fazla personel “o an bir hata yapmış” olamaz. Belli ki seyircinin filmle
kurduğu ilişkinin sekteye uğratılmaması gerektiğinden bihaberler.
Kapıyı açıp içeri
girmek, olacakların önüne olmadan geçmek içinmiş. Minority Report filminde
miyiz, yoksa çalışanlar medyum mu? Bir sorun varsa kapıyı açıp baktıklarında
görebilirler fakat bunu olmadan öngöremezler! Bu açıklama uydurmadır.
Ellerindeki portatif termometre ile salonun ısısını ölçüyorlarmış. Giren
kadının elinde hiçbir şey yoktu, olsa bile termostat icat edileli çok oldu, bir
odaya girmeden içerinin ısısı rahatlıkla dışardan ölçülebilir. Ayrıca portatif
termostat kapı aralığından mı salonun ısısını ölçüyor? Arka köşenin ısısı, sağ
duvar tarafı vs. ne olacak? Kapı aralığından o büyüklükte bir mekanın ısısının
ölçüldüğünü söylemek iyi ihtimalle cahillik, kötü ihtimalle karşındakini salak
yerine koymaktır. Yönteminiz buysa bile, ben karışamam, yapmanız gereken
perdeyi kapalı tutup, elinizi içeri uzatmaktır.
Girip çıkan çalışan
belli ki film bitti mi diye bakıyordu. Salonu mu temizleyecekti, başka işi mi
vardı bilemem. Müdürünüzün açıkladığı gibi yarım saatte bir değil, son yarım
saatte 4 kez girdi çünkü. Oynatılan filmin bitip bitmediğini kapı açıp bakarak
görmeye çalışmak da ayrıca inanılmaz bir durum. Dijital oynatılan filmin “timecode”
vb. bir takip sistemi yok mu? Müdürünüz “o salonun tek kapısı var, başka da
kontrol edebileceğimiz bir yer yok” dedi bu soruma da. Peki.
Kontrolsüzce
büyüyen, eğitimsiz personel çalıştıran ve sinema kültürünü geliştirme amacı
gütmeden eğlence merkezi mantığıyla işletilen bir şirket olduğunuz için mümkün
olduğunca salonlarınızı tercih etmiyorum zaten ancak “Premium” etiketiyle
pazarladığınız, Zorlu Center gibi bir lokasyonda, o işletmenin de kendi fuayesi
ve kendi mısır satıcısı olan VIP bölümünde, Türkiye’deki en pahalı bileti
keserek izlettiğiniz filmde de mi kaliteye erişemeyeceğiz müşteri olarak? Hiçbir
basamakta çalıştırdığınız elemanları eğitmekle ilgilenmiyor musunuz gerçekten?
Elinizden geldiğince
yanıtlarsanız sevinirim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder