17 Mayıs 2010 Pazartesi

GREEN ZONE (2010) by PAUL GREENGRASS *-


Doug Liman’dan enkaz devralıp şahlandırdığı serinin ikinci ve üçüncü filmleri The Bourne Supremacy(2004) ile The Bourne Ultimatum(2007)‘u izlemiş, Paul Greengrass’ın becerisine hayran kalmış, yönetmenin kullanışı sayesinde Matt Damon’u daha önce hiç hazzetmemenize rağmen sevmişseniz ve Green Zone’u bu tarz sebeplerle merak ediyorsanız, bırakın aklınızda kalsın.
Yeşil Bölge, ABD'nin Irak'a girmek için kimyasal silahlanmayı bahane ettiği ve gerçekte böyle bir şey olmadığı cümlelerine sırtını dayayan, ne yazık ki popülaritesini yitirmiş bu gerçekten fazlaca medet uman bir film. İlk saatini bu tezi daha önce hiç duymadığımızı varsayarak gerilim tırmandırma numaralarıyla harcayan senaryo, saatin sonunda bildik cümleyi büyük sürpriz gibi sununca, ara versek de karakterler şoku atlatsa diye geçiriyoruz içimizden. Ardından küflü gerçeği keşfeden Miller’in büyük haberi(!) diğer karakterlere iletme çabasını ve daha kötüsü her duyanın şaşırışını izliyoruz. Elbette film zamanı işgalin başlarına denk geldiğinden herkes vermesi gereken tepkiyi veriyor ancak filmi 2010 yılında izleyen seyirci için anlam ifade etmiyor.
Greengrass bol replik yüzünden kamerasını konuşturamıyor, sahneler uzadıkça sıkıcılaşıyor. Finale yakın gerçekleşen tek aksiyon sahnesinde gündüz vakti Londra'da Bourne ile yaptığı şeyi Bağdat kaosunda karanlıkta yapmaya çalışınca perdede ne olduğunu takip etmek iyice zorlaşıyor. Elinizde gayet iyi bir yöntem olsa da, her aksiyon sahnesinin aynı şekilde çekilemeyeceğini biri Greengrass’a anlatmalı. Büyük umutlarla başına oturmanıza rağmen bitse de gitsek dedirten, bahsettiğim ikiliye hayranlığınızı kaybetmemek adına uzak durmanız gereken, belki cesur ancak gecikmiş, nafile bir çaba.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

2023 - Kalan 6 Ay

Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...