17 Mart 2011 Perşembe

PREDATORS (2010) by NIMROD ANTAL –


Predators filmi; büyük işler başarabileceğini düşündüren Avrupalı bir yönetmenin, Hollywood’un attığı yemin peşinde sürüklenip tükenişinin göstergesi olması açısından önemli.

Macar yönetmen Nimród Antal ilk filmi Kontroll(2003) ile büyük ümit vadetmişti. Anadilinde ve ülkesinde çektiği bu filmin ardından seri üretim Hollywood korku filmlerinden birinin başına getirilen Antal, ilk yarım saatinde bocalasa da dönemin alışkanlıklarını kısmen kırmayı başarmış ve Vacancy(2007) ile kötü denemeyecek bir sonuca ulaşmıştı.

Ardından ne olduğu belirsiz bir projeye imza attı. Matt Dillon, Jean Reno, Laurence Fishburne gibi isimlerin yanına dönemin popüler dizileri Prison Break ve Heroes’tan birkaç yüz yerleştiren yönetmen ancak video piyasasında ilgi çekebilecek Armored(2009) isimli filmi çekti. 20 milyon dolarlık bütçesini yaklaşık 2000 salonda gösterime girmesine rağmen çıkaramayan yapım film çöplüğündeki yerini aldı.

2010 yılında Nimród Antal, Robert Rodriguez ile iki işbirliği yaptı. Antal, Rodriguez’in Machete(2010) filminde ufak bir rol aldı. Rodriguez ise Antal’ın son ve en kötü filmi Predators’a yapımcı olarak destek verdi.

Azımsanmayacak bir hayran kitlesi olan serinin bu en yeni filmi, açılış haftasında kayda değer hasılat elde etse de kötü eleştiriler nedeniyle beklenenin epey altında tamamladı box office yolculuğunu. Film için söylenebilecek en kestirme cümle çok kötü olduğu.

Laurence Fishburne’nin sinemada iş bulamadığı için önüne gelen her projede oynamasını anlıyorum ancak Oscar’lı aktör Adrien Brody arka arkaya yanlış tercihler yaparak kariyerini mahvediyor. Predators onun da oynadığı en kötü film. Michelle Rodriguez için yazılmış duran rol de sanırım o bulunamayınca benzeyen başka bir aktrise gitmiş. Zaten Fishburne dâhil herkes çok kötü oynuyor.

Predators, ünlü televizyon dizisi Lost gibi başlıyor. Bu, yakın dönem hafızasında diziye bolca yer ayırmış birinin özlemli sözleri değil. Neredeyse bire bir kopyalanmış dizi. Uçakla birlikte değil de paraşütle düşen başkahramanın ormanda gözlerini açışı, ağaçların gösterildiği planlar, çekim ölçekleri, ormanda yürüyüş mizansenleri, yürüdükçe ortaya çıkan ilginç detaylar bire bir çalıntı. Hatta kahramanların bir tepede yan yana dizildikleri cepheden uzaktan çekim, Lost’un ünlü afişinin yeniden yaratılmışı.

Sinir bozucu bu durumu korkunç mizah anlayışıyla tadından yenmez hale sokan senaryo ilk saati bitirip Predator filmi olmaya karar verdiğinde ise ilk perdeye rahmet okutacak kadar –daha da fazla- kötüleşiyor. Adrien Brody’nin boşluğa bakıp attığı tiratlar müsamere seviyesinin de altında.

Filmdeki Yakuzanın kılıç dövüşü sahnesi, sinema tarihinin en kötü kılıçla dövüş sahnesi olmaya aday. Oyuncunun yüz ifadesi, vücut dili, koreografi, nerede duracağına bir türlü karar veremeyen kamera… Bu sahnenin filmde yer almasına izin verenler kör olmalı.

Kapalı alanda gaza maruz kalıp hayatlarını kurtarmaya çalışan ekibe bu sahnede “siz panik yapıp etrafta koşturun, biz kurguda bunu güzel gösteririz” dendiği fakat ham görüntülerin filme konduğundan şüphelenmekteyim. Projenin bütünü gibi bu sahne de bir şaka olmalı.

Kapanış jeneriğindeki müzik filmin tonuna o kadar uymuyor ki; Titanic batarken Lady Gaga sahneye fırlamış gibi hissediyorsunuz.

Son olarak filmin Türkiye’de satılan orijinal DVD’sindeki çeviri hatalarının affedilmeyecek seviyede olduğunu da söylemeliyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

2023 - Kalan 6 Ay

Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...