26 Temmuz 2011 Salı

BENİ BU KOCA ŞEHİRDE SENSİZ BIRAK

On iki yıl geçmesine rağmen seninle ilgili her şey tanıdıklarımıza beni hatırlatıyor. Bilirse Serkan bilir diyorlar nerede olduğunu, ne yaptığını. Beni arıyorlar. Bana soruyorlar.

Aldığım kursta hiçbir şey bilmeyen ve anlatamayan, Marmaris’e yerleşmiş yaşlı kadın hekim eğitmen gözlerimizi kapatıp meditasyon yapmamızı istedi. Birkaç zırvanın ardından en mutlu olduğumuz yeri düşlememizi söyledi. Birden Kahramanmaraş’a döndüm. Hep kurtulmak istediğim şehre. Dondurmacı isimli, şimdilerde hiç uğramadığım pastaneye. O sürekli oturduğumuz masalardan birine. Karşımda sen vardın. Dumbledore’un gerçekten ölmediğini söylüyordun. Bense öldüğünü. Sen son kitapta mutlaka döneceğini iddia ediyordun, bense bittiğini. Üzerinden yıllar geçti. O kitaptan sonraki kitap geldi. Ben kazandım ama seni kızdırıp tadını çıkaramadım.


Ankara’da yalnız kalmak daha kolay. Metroda insanları izlemek. Beşevler Starbucks’ta senin favori içeceğin Chai Tea Latte’yi yudumlayıp sınırsız wi-fi’dan yararlanmak. Mutsuzluğu paralara yapıştırıp tasarım parçaları eve getirmek. Uyumak. Uyumamak. Aşık olmamak daha kolay. Sevildiğini hissetmemek. Beyaz kulaklıklarla yürüyüş yapıp Nazan Öncel dinlemek. Gece yarısı kaçak çay içmek. Sangria yapmak. Tchibo’dan take away alıp vitrin bakmak. Partner bulmak. Seks yapmak. Kolukısa’ya yakın olmak. İstanbul’a yakın olmak. Herkesin uğradığı-uğrayacağı bir şehirde olmak. Ankara’da olmak kolay. Ankara’da nefes almak kolay. Ankara’da sensiz ya da kimsesiz olmak kolay. Bu koca şehirde yalnız kalmak kolay.

Pazar günü Kahramanmaraş’a dönmek zor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

2023 - Kalan 6 Ay

Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...