13 Mart 2012 Salı

JOHN CARTER (2012) by ANDREW STANTON **-


“The Incredibles/İnanılmaz Aile” ve “Ratatouille/Ratatuy”u yaptıktan sonra “Mission: Impossible – Ghost Protocol” ile canlı aksiyona yönelen Brad Bird’ün ardından Pixar dehalarından bir isim daha aynı yoldan ilerledi. “Finding Nemo/Kayıp Balık Nemo” ve “WALL-E/Vol.i”nin yönetmeni Andrew Stanton Edgar Rice Burroughs’un ünlü kahramanı John Carter’ı 100. yıldönümünde beyazperdeye getirdi. Taylor Kitsch, Samantha Morton, Willem Dafoe, Thomas Haden Church ve Mark Strong gibi isimlerden oluşan kadroyla hayata geçirilen “John Carter/John Carter: İki Dünya Arasında” kelimenin tam anlamıyla bir Disney filmi. Destansı şeyler yaşanacağını muştulayan müzik, oyun parkı kıvamında setler, sonrasında ekmeği bolca yenecek karakterler, kabul edilebilir dozda şiddet, sıfır cinsellik ve illa ki mutlu son.

132 dakika boyunca yarı çıplak gezen bir kahraman, çeşit çeşit uzaylı, sonu gelmeyen yumuşak aksiyon, farklı diller, farklı kültürler ve cümbüş var perdede. Sıkıcı olmaktan uzak. Yapım kalitesi 250 milyon dolarlık dev bütçeyi hissettiriyor. Ancak tekrara düşmemek adına klişeleri ters yüz etmeyi denediği anlarda bile “standart klişe ters yüz etme tekniklerini” kullanarak tazelikten uzağa düşüyor.

Aslında Andrew Stanton ismi beklentiyi yükselten kocaman bir artıydı. Fakat dünyadaki savaştan kaçarken Marsa ışınlanan Amerikalı yüzbaşının uzaydaki savaşı kazandırması (ve elbette aşkı bulması) fikri demode. Disney’in risk sevmeyen yapısı içinde ne kadar orijinal olunabilirse olmuş Stanton ancak sonuç kocaman bir klişe.

Zarar etmese de büyük kar getirmeyecek, yönetmen ve Disney’in hanesine eksi olarak yazılacak “John Carter/John Carter: İki Dünya Arasında”. Muhtemelen devamı (en azından sinema perdesinde) gelmeyecek ve şirketin git gide birbirine benzeyen karakterlerinin doluştuğu çöplüğe dönüşen koleksiyonda sıranın ona tekrar gelmesini bekleyecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

2023 - Kalan 6 Ay

Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...