Bilgisayarımı yepyeni bir çantaya koydum, telefonlarımın
pillerini doldurdum, yarım litrelik bardağıma limonata aldım, çikolata seçtim,
rahat şeyler giydim, sessizce kapıyı çekip merdivenlerden indim. Önce
otomobilimin uzaktan kumandası çalışmadı sonra kapısı kapanmayı reddetti.
Olsun. Nazan Öncel’in “Göç” albümünü taktım. Yüksek yerlere doğru sürdüm. Düğün
konvoyları geçti önümden. Işıksız kavşaklarda uzun uzun bekledim. Hepsi iki
dakika ağlamak içindi. İstediğim noktayı bulamadım. Asla istediğim gibi bir
nokta bulamayacağımı bildiğimden, birine razı oldum. Bilgisayarımı kucağıma
aldım. CD başa döndü. Bir daha dinledim. Telefon çaldı. Bodrum’dan taze damat
aradı. Taze gelin aldı telefonu. Çocukluk arkadaşım, tiyatrocu aradı. En güzel
sözleri de o söyledi. Neler neler söyledi. İstediğim insan olmayı başarmışım
gibi. Kapattı. Sıkıldım. Yüksek yerlerin yalnız çekilmediğini anladım. Tenha
yerlerde yalnız kalmak iki kişilikmiş. Tekken elinin altında oyalayıcılar
olmalıymış. Ne kadar yalnız kalınabileceğini anladım. Gece yarısını bir saat
bile geçmemişti ki, eve döndüm. Ağlayamadan. Gün bitmeden İç Anadolu’dan gelen
bir mesaj sarstı. “Gerçekten içinden gelirse ağlarsın.” Doğru söylüyordu.
Sevindim. Artık ağlatacak kadar üzemiyordu beni. 29 yıl bitti.
29 Ağustos 2012 Çarşamba
O GECE (26.08.2012)
Etiketler:
altan ceritoğlu,
apple,
aşk,
bodrum,
dedikodu,
doğanay,
FLASHland,
iPhone,
kahramanmaraş,
megapark,
mehmet serkan çellik,
meryem yaşar,
murat orçan,
nazan öncel,
sony
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2023 - Kalan 6 Ay
Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...
-
Başlığın bile yeterince şok edici olduğunun farkındayım. Günlerdir arabesk soslu aşk nidalarımı okumaktan sıkılmışsınızdır belki düşüncesiyl...
-
“Carrie Bradshaw daha fazlasını istediğini bilen bir küçük kasaba kızıydı…” Hem edebiyat hem televizyon hem de sinema dünyasında başarılı ol...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder