23 Aralık 2009 Çarşamba

MOON (2009) by DUNCAN JONES ***-


David Bowie’nin oğlu Duncan Jones’in hikâyesi de kendine ait olan ilk uzun metraj filmi Ay; bir uzay istasyonunda tek başına dünyaya döneceği günü bekleyen astronot Sam Bell’in öyküsünü anlatıyor bize. Çoğunlukla iç mekânda geçen film ay yüzeyine çıktığında da görsel kalitesinden ödün vermiyor. Sınırlı sayıda da olsalar her tasarım vasatın üzerinde. Elbette film kendini Star Wars(1977) olmaktan çok 2001:A Space Odyssey(1968) ile Solaris(1972) arasında bir yerde konumlandırdığı için izlerken bunu sorun etmiyorsunuz.
Tek başına istasyonda çalışan ve yaşayan Sam’i uzun uzun izletip çok daha fazla kahramanla çok daha sıkıcı olmayı başaran Sunshine(2007)’ın düştüğü tuzaklara düşmeden yarım saat içerisinde sürprizini ortaya koyan senaryo, sonrasında duygulara odaklanarak bilim kurgudan drama zarifçe kayıyor. Film; ilk bakışta 2001:A Space Odyssey(1968)’in yapay zekâsına benzer GERTY karakterini Kevin Spacey’nin de yardımı ile dünyadaki şirket yöneticisi insanlardan daha insancıl kılıp makinelerle savaşan onlarca filmin aksine bir yol izleyerek seyircinin beklentilerini de iyi anlamda alt üst ediyor. Hepsi birbirinden kopya uzay ve makine bilim kurguları arasında taze bir nefes almak, hayattaki pozisyonumuz, görevlerimiz ve iş hayatımız üzerine zihin egzersizi yapmak istiyorsanız kaçırmayın. Sam Rockwell’in performansını tartışmaya ise gerek bile yok.

1 yorum:

  1. çok beğendiğim bir filmdir. hakkında hiç bilgim olmadan seyretmiştim. mutlaka seyredilmeli.

    YanıtlaSil

2023 - Kalan 6 Ay

Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...