18 Aralık 2009 Cuma

NEW MOON (2009) by CHRIS WEITZ *-


Sinema tarihine Avatar(2009)’ın gösterime girdiği gün olarak yazılacak 18 Aralık 2009 tarihinde üçüncü dünya ülkemiz Türkiye’de tek kopya gösterime giren bu iştah açıcı görsel şölene tanık olamadığımız için sinirden soluğu bambaşka bir filmde almaya karar verdik. “Nasıl bir kopya, ben izledim” mi diyorsunuz? AFM IMAX İstinye Park’ta 19 TL bilet fiyatı ödeyip gözlüklerinizi yaklaşık üç saat boyunca hiç çıkarmadıysanız okey. Yönetmeninin IMAX dışında izlemeyin dediği filmi Yahşi Batı(2010)’yı da izlemeyi planladığınız salonda izlediyseniz sinema çekimi korsan vcd izlemişten farkınız yok. Filme en kısırından iyi ya da kötü diyecek durumda bile değilsiniz. Neyse, öfkemizi kustuk, asıl konumuz olan filmimize geçelim.
Tam adı Alacakaranlık Efsanesi: Yeni Ay olan filmimiz çok satan bir roman uyarlaması. Stephenie Meyer’in ergen kızlar için Harry Potter denemesi serinin her yaştan hayranı olduğu tartışılmaz. Ben kitapları okumadığım için yalnızca filmler üzerine yazacağım. İlk filmi kitabın büyük bir hayranı ile aylar sonra küçük bir bilgisayar ekranından izlediğimde belli bir düzeyde zevk almıştım. Havada pek soru işareti kalmamış, yeni karakterler tanımaktan memnun olmuştum. İkinci filme sinemada şans verdiğimde daha önce The Golden Compass(2007)’ı zehirleyen Chris Weitz’in parlak bir iş çıkaramadığını zaten biliyordum. Film belli ki kitaba oldukça sadıktı. Uygar Şirin’in A Beautiful Mind(2001)’da mevsimlerin geçişini pencere esprisi ile veren yeteneksiz Ron Howard’a yıllar önce verip veriştirdiği gibi yorumları hak edecek yaşlı bir yönetmenlik izledik film boyunca. Prodüksiyon tasarımı da oldukça sığdı. Elbette salonu dolduran 13-15 yaşlarındaki onlarca küçük kızın çığlık çığlığa sevinçle izledikleri filmi bu yönleriyle değerlendirmedikleri de ortada. Ben de filme iyimser baktığım her anda kitabın güzel bir reklamını gördüm. Bir sahne başladığında bitmek bilmiyordu, eminim romandaki çoğu öğeyi içeriyordu ama sonra üç beş sahne atlamak zorunda kalıyorlardı kaybettikleri vaktin telafisi için. Sonra bir sahne daha başlıyor ve on dakika sürüyor. En sevdiğiniz bölümleri tekrar okumak gibi. Filmdeki Bella karakteriyle özdeşleştim bir an. Onun umutsuz aşkında ve aşk için yapılan saçma davranışlarda kendimi gördüm. Bir sürü vampirle asansöre bindiği sahneyi kendi hayatımda çok yakın zamanda deneyimlemiştim. Ölüm tehlikesi içerisinde “ben burada ne yapıyorum” dercesine bakıyor ancak oradaki tek bir vampiri ölesiye sevdiğim için ölümden korkmuyordum. Böyle anlar kitabı okuma isteği doğursa da filmin bitmesini istememi engellemedi. Her yönüyle “ölü” Edward’ın karşısına gencecik, kanlı canlı Jakob’ı koyan yazarı anlamamak ise elde değil.

2 yorum:

  1. uzun bakışma sahneleri nasıl baymadı seni şaşırdım. ben içime fenalık gelmişti.

    YanıtlaSil
  2. sseyretmiş olmak için seyredilebilecek bi film yanınızda arkadaşlar arada laflamak, bişeyler yemek yada başka işlerinizlede gönül rahatlığıyla meşgul olabilirsiniz.

    YanıtlaSil

2023 - Kalan 6 Ay

Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...