3 Aralık 2010 Cuma
AV MEVSİMİ (2010) by YAVUZ TURGUL ***
Gönül Yarası(2005) filminden iki yıl sonra Ömer Vargı’nın ellerine teslim ettiği Kabadayı(2007) senaryosu ile bekleyişimizi uzatan Türk sinemasının en usta yönetmenlerinden Yavuz Turgul’un yeni filmi Av Mevsimi; Türk polisiyesi nasıl olur sorusunu cevaplamaya çalışıyor.
Kısa süre önce sinemalarda dönmeye başlayan müzik ve görüntü yönetimi mucizesi heyecan verici teaserı ile merak uyandıran Av Mevsimi; söz konusu sahne ile açılış yaparken yine beklentiyi yükseltiyor. Tekinsizce ormanda gezinen kameranın ulaştığı kesik el; bizi cinayet masasının “Avcı” lakaplı eski kurt polisi Ferman (Şener Şen), oğlu gibi sevdiği sadık yardımcısı “Deli” İdris (Cem Yılmaz) ve kadro boşluğu nedeniyle yanlarına almak zorunda kaldıkları tez öğrencisi Hasan (Okan Yalabık) ile tanıştırıyor. Rakı sofrasında çenelerin açıldığını iyi bilen senarist Turgul, her daim başarılı olduğu matematik senaryolarına yeni bir denklem ekliyor. Son ana dek öğrenmemize lüzum görülmeyen bir hastalıktan mustarip eşiyle yalnız yaşayan çocuksuz aile reisi-hislerine güvenilir ekip amiri Ferman’ı, Laz kültürünün büyük bir temsilcisi ve babası gibi gördüğü Ferman uğruna her şeyi yapabilecek ancak öfke kontrolü bozuk olduğundan deli diye yaftalanmış İdris’i ve kesik ele değdikten sonra elinde kalan kokuyla kafayı bozmuş, iyi aile çocuğu çömez Hasan’ı işte bu rakı sofrasında hızlıca tanıyoruz.
Üçlünün, “Avcı” tavsiyesiyle ağır ağır araştırmaya başladıkları cinayet bizi bildik mekânlara götürüyor. Ölen kızın sevdiği bağımlı adam elbette ilk kuşkulu ve onu bulma çabası filmin yegâne hareketli anına ev sahipliği yapıyor. Soruşturma sırasında girdikleri evle ilgili gösterdiği ilk ayrıntı Lady Gaga posteri olan Yavuz Turgul, tek sahneyle de olsa eşcinsellere selam çakıyor.
Araştırma bir yandan sakince sürerken, Türk polisi gibi konuşan kahramanlarımızın ana hikâyeyle hiçbir bağlantısı olmayan hayatlarını izlemeye devam ediyoruz. Teşkilattan emekli olan birine yapılan veda gecesi, uzaktan izlenen eski eşin yanına yaklaşan adamın dövülmesi, normal bir hayata özenen yeni polisin iki dünya arasında kalışı gibi iyi yazılmış ayrıntılar karakterleri daha çok sevmemizi ve önemsememizi sağlasa da; bir polisiyenin olmazsa olmazı gizem bu filmde kendine yer bulamıyor.
Ecnebi örneklerinde sıkça rastladığımız aksiyon, gerilim ve akıl oyunları bilinçli ya da değil, dışarıda tutulurken; o filmlerin ıskaladıkları için topa tutuldukları karakter derinleştirme durumu Av Mevsimi’nin üzerindeki ölü toprağı oluyor.
Senaryo yazmayı düşünenlerin öğrendikleri ilk derslerden biri olan “karakteri yarat, sonra nereye gittiğini izle” taktiğinin en güzel örneklerinden biri Cem Yılmaz için yazılmış İdris karakteri. Tam bir Karadeniz erkeği. Ailesi, yaşantısı, öfkesi ve duruşuyla, arada kaçırdığı Lazca sözcüklerle Yavuz Turgul son yıllarda sadece komedi malzemesi olarak kullanılan Lazları çok doğru değerlendiriyor. Fetiş oyuncusu Şener Şen üzerine kurduğu filmlerin aksine başlayan ve biten bir öyküsü olan, en sağlam yazılmış kişiliği bu kez Cem Yılmaz’a giydiriyor. Peki, ünlü komedyen bu yükün altından kalkabiliyor mu? Film arasında gösterilen telefon şirketi reklamında canlandırmaya çalıştığı birden fazla karaktere bakmak bu sorunun cevabını bize vermesi açısından önemli. Cem Yılmaz her yerde görünüyor. Canlandıracağı karakter üzerinde pek fazla düşünmüyor. Mimiklerine güveniyor ancak sınırlı yüz ifadesi nedeniyle birkaç dakika içinde tekrara yeniliyor. Haşin polisi oynamaya çalıştığı için sert bakıyor başlarda, evet, ama ilk konuştuğu anda sesi stand-up gösterilerini hatırlatıyor. Gülmesi gereken ilk sahnede, sahnedeki gülüşü gibi, kendisi gibi gülüyor.
Yurt dışındaki örneklerden de gördüğümüz üzere her büyük komedyen oyunculuğunu ispat amacıyla ciddi bir rol bekler. Cem Yılmaz ona bahşedilen bu fırsatın altından kalkamıyor.
Yıllar önce Gönül Yarası’nın bir köy okulu sınıfında Şener Şen’in ayaklarını takip eden açılışı; ustanın sesinin ardından yüzünün gelişiyle bu büyük aktörün yeni filmini izlemek üzere olduğumuzu müjdeliyor, heyecan yaratıyordu. Av Mevsimi de benzer şekilde Şener Şen’in bir sınıfa, bu kez polis adaylarına anlattığı dersle başlıyor. Fakat karizması, ona verilen ışık ve ihtimam önceki örneğin oldukça altında kalıyor. Zaten bütün film Şen’in ortalıkta sakince gezdiği, zorlamadığı, yorulmadığı performansıyla sürüyor.
Filmin oyunculuk açısından en büyük başarısı ise oldukça klişe yazılmış karakterine değer katan Okan Yalabık. Oyuncu, ustalarla çalışma fırsatını bulmuşken elinden geleni yapıp ismini bir üst sınıfa yazdırmayı başarıyor. Göründüğü her sahnenin altından başarıyla kalkıyor.
Çetin Tekindor’un Adanalı iş adamı portresi ise oyuncunun her zamanki performanslarından biri olarak hatırlanacak gibi duruyor.
Av Mevsimi yer yer doğru kullanılmasa da muhteşem müziklere sahip. Uğur İçbak birinci sınıf bir atmosfere imza atmış. Beklentileri düşük tutarsak Cem Yılmaz dışında aksayan oyuncu yok. Diyaloglar beklendiği gibi çok iyi. Ağır kamera estetik hareketlerle sürekli geziniyor. Kalite üst düzey ancak büyük bir eksiklik var. Yavuz Turgul polisiyenin ruhunu yansıtamıyor. Yakın zamanda izlediğimiz iki Avrupalı örnek El Secreto De Sus Ojos(2009) ve Män Som Hatar Kvınnor(2009) gibi sakin ama heyecanlı filmlerin aksine tek cümleyle özetlenmek gerekirse sıkıcı olmaktan kurtulamıyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2023 - Kalan 6 Ay
Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...
-
Başlığın bile yeterince şok edici olduğunun farkındayım. Günlerdir arabesk soslu aşk nidalarımı okumaktan sıkılmışsınızdır belki düşüncesiyl...
-
“Carrie Bradshaw daha fazlasını istediğini bilen bir küçük kasaba kızıydı…” Hem edebiyat hem televizyon hem de sinema dünyasında başarılı ol...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder