31 Aralık 2010 Cuma

GÜNEYDOĞUDAN ÖYKÜLER: ÖNCE VATAN


“Burası, birbirlerinin yaşadıklarından habersiz insanların ülkesiydi. Ve yaşananların hepsi gerçekti…”

Hakan Evrensel'in “Güneydoğudan Öyküler” isimli kitabı 2009 yılında sinemada “Nefes: Önce Vatan”, 2010 yılında ise televizyonda Fida Film yapımcılığında “Güneydoğudan Öyküler: Önce Vatan” dizisine kaynaklık etti. Show TV'nin yer verdiği söz konusu dizi ilk bölümünden itibaren ilgi çekmeyi başaramadı, günü ve saati defalarca değiştirildi ve sonunda yayından kaldırıldı. Reyting listelerinde ilk 20'ye girmeyi başaramayan tüm diziler gibi bitmesi Allah’ın emriydi ancak yine de özel konumu nedeniyle yaşatmak için çabalanabilirdi.

Dizinin abartılı, duygu sömürüsü içeren ve hatalarla dolu bir yapısı olsa da başardığı önemli şeyler vardı. Öncelikle yönetmen Onur Tan; bir Türk televizyon dizisini bırakın, herhangi bir Türk yapımı sinema filminde bile görmeye alışık olmadığımız özeni gösterdi Önce Vatan'a. Saniyelik çekimler için saatlerce uğraştıracak hazırlıklar yaptı, kamerasını hep ilginç bir yere koymaya çalıştı. Gerçekçi olsun diye dekora ve çevresel faktörlere maksimum özen gösterdi ekip. Fakat beğenmemeye programlı izleyici astsubayın apoletindeki hataya gülmekle ilgilendi. Tıbbi danışmanlara sahip olsalar da hep hata yaptılar dizide, askerin selamını bile yanlış verdiler bazı yerlerde. Yine de izlemek lazımdı. Hatalar elbet azalarak bitecekti.

Çoğu kişinin diziyi izlememe sebebi orduyu sahte bir romantizmle anlatacağı önyargısıydı. Bazen bu hataya da düşüldü elbet ancak her sahnede, her cümlede alttan alta işleyişteki mantıksızlıklar da aktarıldı, belki de ulusal kanalda ilk kez.

Burun kıvrılan şeylerin müsebbibi olarak sistem parmakla gösterildi cesurca, çarkları döndürmeye çalışan insanların masumiyetinin yanında. Cesaret işiydi doğrusu.

İzlenmeyen her özel televizyon dizisi gibi bitti. Fakat tokat gibi bir final yaptı Onur Tan ve ekibi. İlk bölümde uçakta geçen iki başkarakterin sevimsiz tanışma sahnesini yeniden izlettiler. Ben de dâhil birçok kişinin burun kıvırdığı, soğuk espriler içeren bu zorlama tanışma sahnesini tekrar izlemek önyargılı izleyiciye ders oldu. Sivil hayatında nasıl olursa olsun insanlar, zor şartlar altında, hele ki askeri ortamda bakın nasıl değişir, sever ve sevilirler diyordu bu sahne. “Tanışıklığın sevimsiz, ayrılığın gözyaşı dolu olmasının sebebi budur.”

Sonra geçmişi hatırlatıyor gibisinden, birçok önemli anı yeniden sundular izleyiciye. Ne çok emek harcandığını, ne kadar pahalıya patladığını anımsattılar. Yıllardır listelerin 1 numarası olan dizilerin hangisinde var dedirttiler böyle yönetmenlik. Sadece 11 haftada ne çok yol aldıklarını ispatladılar. Fakat öğrendiklerini uygulayacak, kurdukları temelin üzerinde yükselecek fırsatları olmayacaktı.

Ve bir tokat daha vurdular. Siz tecavüze uğrayan kadınların, sürekli birbirini aldatan eşlerin ya da Türkçeyi biraz bozunca komik olduğunu zanneden yeteneksizlerin dizilerini izlemeye devam edecek olsanız da güneydoğuda öyküler devam edecek dediler. Yeni hemşireler gelecek. Yine birileri canını feda edecek. Siz, onları zerre umursamadan ülkenin ferahını tatmaya devam edebilin diye.

Yazımı, dizinin resmi sitesindeki açıklama ile bitirmek istiyorum:

Her öykünün bir sonu vardı. Bir vedası.
Sıra şimdi “Güneydoğudan Öyküler” ’de.
Aylin Hemşireler, Metin Yüzbaşılar, Asteğmen Oğuzlar, Veli Binbaşılar ve diğerleri…
Son kez ekranlarda…
Ama “gerçekler” orada bir yerlerde, kendi öykülerini yazmaya devam ediyor.
Güneydoğu çoğu için “uzak” bir yer.
Amaç oraları yakın etmekti.
Kimsenin dokunmadığı hayatlara dokunabilmek…
Anlayabilmek…
Anlatabilmekti.
Kim ne kadar anlamak isterse…
Bu öykü burada bitiyor.
Ama onu dinleyenlerin zihinlerinde tekrar tekrar hayat bulacak.

http://guneydogudanoykuler.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

2023 - Kalan 6 Ay

Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...