26 Aralık 2010 Pazar
BİTER
Geride bırakılan yerlerin ardından duyduğum bu büyük özlem niye. Ben nasıl ölüp de hepten gideceğim.
Belki hafızama güvenemediğimden. Belki bu insan bolluğunda emek verdiklerimi geride bırakmak istemememden.
Bütün ilk, orta ve lise eğitimini aynı şehirden almış; durduğu yerde durmaya alıştırılmış bir küçük şehir insanı olarak gözüm hep büyük yerlerdeydi. Her fırsatta gider o büyük şehirlere, oralıların bile yaşamadıklarını yaşardım. Çevremde yurtdışına çıkan ilk bendim. Tek başına istediği yere seyahat eden de.
Üniversite okumak için Adana’ya yerleştim. Kişisel gelişimim için çok önemli bir adımdı. Kahramanmaraş’la alakası yoktu. Başımda ebeveyn yoktu. Her şeyi kendim yapmayı öğrendim. Başa çıkmayı, sahip olmayı. Bırakırken pek üzüldüm. Şuradan şurası da olsa oradaki evimi kapatmak beni etkilemişti. Yıllar sonra, şimdilerde Adana’da yaşama şansım doğdu. Hiç düşünmeden reddettim. Ne işim var benim Adana’da, oradan alacağımı aldım ben diye düşündüm. Gitsem, Adana orada. Sevdiğim, bildiğim Adana. Bekliyor aslında.
Ardından ilk işyerim olarak Kolukısa geldi. 506 gün kaldığım Kolukısa’ya resmen âşık oldum. Yeryüzünde cenneti bulduğumu iddia ettim. Askerlik nedeniyle ayrıldım. Şimdi dönmem mümkün değil. Dönmekten de korkuyorum zaten. Ya eskisi kadar sevmezsem diye. Ve ilerlemem gerektiği gibi bir inanca sahibim. Bir kasabada ölemeyecek kadar özelim ya hani. Yükselmem lazım. Yüklenmem lazım. 1 Şubata kadar yeni bir şehir bulamazsam kendime, Kolukısa’ya 35 kilometre ötede berbat bir ilçeye taşınmak zorunda kalacağım işim dolayısıyla. Cehennemden cennete bir izleme penceresi açılsa, yananlara bu kadar işkence edilebilir. Orada durup, cennetimden uzakta yaşamak zorunda kalacağım. Çünkü Kolukısa orada. Bekliyor aslında.
Ve Bolu. Askerlik. Bittiği için kahrolduğum, aynen Kolukısa gibi hayatım boyunca dönme şansım olmayan bir başka dönem kapandı yaşamımda. Üstelik bu kez, kaba bir hesapla altı ay sonra gitsem kimseyi tanımayacağım bir yer orası. Yaklaşık altı ay sonra sevdiğim, bildiğim kimse kalmayacak Bolu’da. Büyük bir sevinçle bırakıp gidecekler üstelik 2.Komando Tugayı’nı. Çok kahrını çekiyorlar sonuçta. Şimdi telefonlar yağıyor. “Özledik, özledim, sizsiz tadı yok, sensiz çekilmiyor, ne zaman döneceksiniz, Seko, abi, kanka, komutanım bir emriniz var mı” sesleri geliyor. Şimdi gitsem, şimdilik Bolu orada. Bekliyor aslında. Ama bitecek, ben yokken.
Lise bitmiş gibi hissediyorum. Adana ve Kolukısa. Hep aynı hikâye. En sevdiğim cümle yine geçerli.
Everything. Everyone. Everywhere. Ends.
Her şey. Herkes. Her yer. Biter.
Resim: Ozan Soybakış
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2023 - Kalan 6 Ay
Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...
-
Başlığın bile yeterince şok edici olduğunun farkındayım. Günlerdir arabesk soslu aşk nidalarımı okumaktan sıkılmışsınızdır belki düşüncesiyl...
-
“Carrie Bradshaw daha fazlasını istediğini bilen bir küçük kasaba kızıydı…” Hem edebiyat hem televizyon hem de sinema dünyasında başarılı ol...
bitmeyen bir paralel evren tasarlıyorum şimdi
YanıtlaSilsonsuzluğun uçurumunda
akrep ve yelkovan olmayan
sadece saniye kadranıyla örülü zaman
dünya gibi dönmeyecek
hep aynı yerinde kalacak
senin bende olduğun gibi
sonra bir ses duyacağız
"beynimde bir tümör olsa adını Marla koyardım"
oysa Marla içimizdeki bizi göstermez mi
gözlerimizi kapayacağız
uğultusuz bir ağustos sabahı gibi
sakin, yalın ve çırılçıplak kalmışız
şimdi hayata
bir porsiyon baklava hizasından bakıyorum
altın sarısı
ya üzerine dökülen fıstığı
kim olmalı?
Murat Orçan
yaşanmışlıklara döndüğünde yaşanacaklardan çalıyorsun bence. Fazla dönme elbet seni mutlu edecek nice yeni yerler, imkanlar çıkar.
YanıtlaSil