Haziran sonunda daha önce yapmam gereken çok önemli bir şey
yaptım.
Sabah Bayrampaşa’da uyanıp öğleden sonra Menzelet barajında
çalışmak gibi rutinlerim oldu. Spora onar, on beşer günlük aralar vermek
zorunda kaldım. İkinci kez orucu atladım. Evimin dekorasyonuna eğilmeye
başladım. Sokak ortasında buluşmalar yaşadım. Çok uzaktan biri geldi. Benimle
ilgili en temel şeyi bilmeden bana güvendi. İstanbul’un yabancısı sayılırdı.
Arkadaş gibi gezdirmeye, hoşuna gidecek şeyleri göstermeye çabaladım.
Yanımdayken biriyle buluştum. Sonra hep beraber eğlenmeye gittik. İçkisizdik.
Onu gösterdim, bunu ayarlamayı önerdim. Hayır deyip durdu. Saat sabaha
yaklaşırken dudaklarıma yapıştı. Ben bütün gün kendimi tutarken, o da aynısını
yapıyormuş meğer. Senaryo gibi. Metro çalışana dek sımsıkı sarıldık.
Yataklarımıza dönüp uyumaya çalıştık. Çok geçmeden kıta değiştirip geri geldi.
Sanırım son yıllarda bu kadar duygusal bir dokunuş yaşamamıştım. Beni gerçekten
sevebilecek gibiydi. Ben de onu. Bütün tabularımı yıkabilecek gibiydim, o da
bir kaçını. Aç susuz birbirimize sarılıp durduk. Bir kez daha anladım ki, her
dokunuş iki türlü. Vakit geldi, Külkedisi evine döndü. Çok uzaklara.
En sevdiğim iki dostum ve ailelerinden biriyle Belgrad’a gittik.
Önce heyecanlandım sonra hızla sıkıldım ve ertesi gün hiç bitmesin istedim. Döndüğüm
gibi, hayatımda izlediğim en yaratıcı tiyatro oyununu izledim. Oyuncu ekibiyle
kutlamaya gittim. Kendimi İstanbullu gibi hissettiğim anda Maraş’a dönmem
gerekti. Sabahın dördünde kalkıp nefret ettiğim taksilere binerek uçağa yetişme
dönemi başladı. Hiçbir zorluk gidiş gelişlerime engel olamadı. Bayramı “Orange:
Osage Country”de geçirdim. İlk defa tansiyonum yükseldi. Borcundan
utanmayanlara hediye verdim. Yarım milyonluk evime mühendislik hatası nedeniyle
klima takılamayacağını öğrendim. “Süper Baba”nın oturduğu yerde oturdum.
Karadenizlilerle haşır neşir oldum. Alışveriş merkezinden seks aldım. Aile
hekimi olmaya karar verdim. Mirasımı almaya karar verdim. Boktan VAIO’mu satmaya
karar verdim. Yeni bir şirkete ortak olmaya karar verdim. Cihangir’den sevgili
bulmaya karar verdim. Avam tabakadan uzak durmaya karar verdim. Ve tüm
kararlarımı gerçekleştirdim. Bazılarını beğenmedim, iade ettim.
Feci bir düğüne katıldım. Düğünlerle aramdaki mesafeyi iyice
açtım. The Babadook adlı harikayı izledim. Bir basın gösteriminde daha adam
sandığım sinema yazarlarının zavallılığını gözledim. Yeni yaşıma kesinlikle
İstanbul’da gireceğim demiştim, yaptım. Bir yıl daha yaşlandım. Otuz da bitti.
Yılın gündemi, şöyle bir bakınca para ve seksti. İlki uzak durmaya çalıştıkça
beni sinirlendirdi, ikinci her şeyden kaçış olarak iyi geldi. Çevremdeki
sayısız kişi çalışıp kazandığım paraya göz dikti, ucundan kıyısından tırtıklamak
için küçük düştü. Ben utandım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder