27 Ocak 2021 Çarşamba

YAS GÜNLÜĞÜ – 155. GÜN

Dün ilk defa biri senden “rahmetli annen” diye bahsetti. Seni hiç tanımamış biri. Yeni tanıştığım ve ilişkimi iyi tutmam gereken biri. Dişimi sıktım, tüm kaslarımı sıktım ama yine de gözümden bir damla düştü. Çok zor toparladım. “Rahmetli annen” mi! Öldün mü ki?
 
Birkaç gece önce eski evimizde gördüm seni. Saraykent B Blok. Ben de niyeyse A Blok’a yerleşmişim. Senin okuldan dönmeni bekliyorum. Muallim Hayrullah Efendi. Kimin arabasından bilmiyorum, indiğini görünce koştum, A Blok’tan çıkıp B Blok’a girdim. Solda posta kutuları varmış, yoktu aslında, orada dolanıyorsun. Seslendim sana, dönüp baktın. Tanıdık bir yüzdüm senin için ama çıkaramadın. “Benim Serkan” dedim, “aa sen geldin” diyerek hızlıca yürüyüp iki elinle yanaklarımı tuttun. Ben aynıydım ama sen güneşte kurutulmuş gibi. Sanki haftalarca su vermemişler sana, güneşin altında yüzün kırışıp kalmış, dudaklarının rengi solmuş. Her hafta suluyor aslında ablamlar mezarını ama Mersin sıcak tabi. Ama fiziğin harikaydı. Demek ki hala çürütemedi seni toprak. Alzheimerın da yerli yerindeydi. Arkadaki odunluktan bir an için görünen anneannem “vah vah” der gibi başını salladı, “düzelme yok di mi” dedim ben de. Hala mı şu hastalıkla boğuşuyorsun?
 
Hiç birinci derece akrabam kalmadığını idrak ettim bir de. Ablam benden önce ölürse param amcalarıma falan kalacakmış. En kısa zamanda bunun önlemini almam lazım. Leş gibi elleriyle odamda değerli bir şey aradıklarını düşünemiyorum. Öldüğüm yerden döndürebilecek bir sinir harbi.
 
Yoruldum biraz. Bilgisayarım en iyi dostum şu sıra. Ama vücudum artık karşısında oturmak istemiyor. Seni seviyorum.

15 Ocak 2021 Cuma

YAS GÜNLÜĞÜ – 143. GÜN

Hala sağlık çalışanı olarak kabul edildiğimden, aşılamada öncelikliymişim. Bugün gidip yaptırabiliyorum. Gitmedim. Düşünüyorum. Sen şimdi burada olsaydın, hakkımı sana verirdim. TTB demiş ki, korumasa bile, aşıyı olanlar bu virüsten ölmeyecek. Yani hasta olsan bile ölmeyecektin. Öleli 6 ay bile olmadan aşı geldi bak. Biraz daha sabretseydim, ölmeyecektin. 55 katı asansörle inerken bana sarıldığını, otoparkta arabamıza yürürken “aha bu” diye başka arabaları işaret ettiğini, sonunda bizimkini bulduğumuzda emniyet kemerini bile takamadığını, ASM’ye gittiğimizi, merdivenleri yavaş yavaş çıktığını, aşı odasına girip ilk dozu vurulduğunu, bembeyaz teninin morardığını, acıdı mı soruma “yok” dediğini, gerçekten yaşanmış gibi zihnimde canlandırabiliyorum. Aşını olurdun ve ölmezdin. Hayat normale dönerdi. Senden bıkardım. Her nasılsın diyene senin nasıl olduğunu anlatırdım. Hayat çekilmez olurdu ama hayatta olurdun. 37 yaşında hala bir annem olurdu. Belki 38 ve 39’da da. Ve belki 40 yaşında hala sana bakmak zorunda olduğum için lanet ederdim. Ama yanımda olurdun. Sarılırdım sana. Öperdim. Sen de beni. Sonra bir daha sarılırdın. Yapabildiğin çok az şey kalmıştı ne de olsa. Sarılırdın, öperdin, tekrarlardın. Ta ki onları da yapamaz hale gelene dek. 22 sene babamın ardından ağlayarak edindiğin o berbat hastalık seni yok edene dek. Ben de senin yolundan ilerliyorum. 6 ay olacak, hala her gün ağlıyorum. Sevdiklerimi uzaklaştırıyorum. Beynimin içine kapanmasına ve nihayetinde seninki gibi ölmesine izin veriyorum. Ucuz aksiyon filmlerindeki gibi dev ekranda anılarımızı izliyorum. Yeni kameralar çıktıkça videolarının nasıl da eski görüneceğini düşünüyorum. Sakladığım cihazların bozulacağını. Ve sonunda zihnimdeki dışında tüm anılarının yok olacağını. Ve benim de ölmemle tamamen yok olacağımızı.
 
Seni çok özlüyorum. Aşı geldi diye sen de geleceksin zannediyorum.
 
Dün gece rüyamda ölmüştün. Oysa hep canlı görürdüm. Ölmüştün ve temizlikçi Fatma bana yardım etmek için gelmişti. İlk Fatma. Senin düzenini koruyup bana yardımcı olacağını söylüyordu. Çünkü senin gidişini hiçbir şekilde hissetmek istemiyorduk ikimiz de.
 
Bugün David ile yazıştım. “Ben iyi bir evladım ve annemi çok seviyorum ama senin yaptıklarını ben kendi annem için yapamazdım. Kendine eziyet etmekten vazgeç.” dedi. Yalandan da olsa bu kadar basit şeyleri neden Türk dostlarım söyleyemiyor diye düşündüm yine. Neden Morris ve David, Ahmet Mehmet Ayşe Fatma’dan daha duyarlı. Neden 8 aydır halimi hatırımı sormayan eski ortağım annemin öldüğünü söylediğimde üzgün surat emojisinin yanına bir iki harf ekleyemiyor. Neden neden neden bu kadar öküz çevremdeki herkes bu konuda. Filmlerdeki gibi bir dostluk hayali rüya mıymış.

1 Ocak 2021 Cuma

YAS GÜNLÜĞÜ – 129. GÜN

Bugün 1 Ocak 2021 ve annemsiz geçen 129. gün.
 
Keşke 1 Ocak 2020 sabahına yeniden uyansaydım diye düşündüm Mersin ışığından kaçmak için taktığım göz bandının altında az önce. Sesten kurtarmıyor tabii, köpek yine havlayıp duruyor, uyandım erkenden. Skyland’de uyansaydım. 1 Ocak 2020 olsaydı tarih. Yaptığım hataların hiçbirini yapmamış olsaydım. Annemi, arkadaşlarımla bir yılbaşı geçirmek için ablama bırakmamış olsaydım. Her yıl olduğu gibi onunla geçirseydim 31 Aralık 2019 akşamını. Yatmadan önce, Twitter’da annesi ölen bir sinema yazarının öyle yaptığını okudum. 2020’ye annesiyle girmiş, şimdi ilk defa onsuzmuş. Ben bu hatayı yaptım, annemi öleceği şehre bırakıp arkadaşlarımla bir gece eğlenmeyi seçtim. Yapmazdım.
 
Skyland’de oturmaya devam ederdim. Kirası çoktu ama olsun, hayatımda bir kalite ve renk olmuştu. İranlı porno yıldızları, asansörde görülen aslan, pahalı arabalar, 55.kattan İstanbul manzarası ve daha nicesi. Mersin’e taşınmazdım. İstanbul’a sıkı sıkı tutunurdum. Varsın pandemi olsun. Varsın annem ağırlaşsın. Varsın herkes gidiyor olsun bir yerlere. Ben gitmezdim. Annem virüsü kapmazdı. Ne ilaç vereceğimizi düşünmek zorunda kalmazdım. Ölmezdi.
 
1 Ocak 2020 sabahına uyanmış olsaydım şu an, her şeyi ama her şeyi farklı yapardım. Ve annem büyük ihtimalle hala yanımda olurdu. Yılbaşı gecesi geleneğimizi bozmaz, onu yemeğe çıkarırdım. Virüs varsa evde hazırlardım. Çiğneyemezse öğütürdüm. Beğenmezse değiştirirdim. Yutamazsa zorlamazdım. Biraz çikolata biraz dondurma derken alırdı ihtiyacı olan enerjiyi. Ölmezdi. Mezarına, geleneği sürdürmek için koşa koşa gidip, yemek hazırlamadığım için çantamdaki protein barı toprağıyla paylaşmayı düşünüp, sonra da daha ne kadar absürt bir şey geçebilir aklımdan diye vazgeçip kös kös eve dönmezdim. O tahta masanın bir yanına oturur, onu karşıma alır, şehrin ışıklarına bakarak, gülerek, kızarak, sarılarak, öperek, anne sıcaklığını hissederek girerdim yeni yıla.
 
İlk sabahı uyanır uyanmaz ağlamaya başladığıma göre, 2021’in bende bir mucize yarattığı yok. Umarım bunları okuyanlar benden daha iyidir.
 
Yeni yılımız mutlu olsun.

2023 - Kalan 6 Ay

Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...