11 Ekim 2010 Pazartesi

MY SOUL TO TAKE 3D (2010) by WES CRAVEN ***-



Biz 71 yaşındaki Wes Craven’dan Scream 4(2011)’ü beklerken My Soul To Take(2010) sessiz sedasız gösterime girdi. 15 milyon dolar bütçeli bu mütevazı yapım, altında Craven’in imzası olduğu için dünya çapında geniş gösterim imkânı bulmuşa benziyor. Üç boyutlu kameraların kullanılmadığı, üç boyutlu versiyonu yapılabilir düşüncesiyle bu teknolojiye hizmet edebilecek herhangi bir planın dahi çekilmediği yapımın karşımıza baştan savma 3D kopyalarla çıkmasının tek açıklaması ticaret gibi görünüyor.



Kariyerinde 40 yılı devirmek üzere olan Wes Craven sinema tarihine A Nightmare On Elm Street(1984) ve Scream(1996) serilerini kazandırmış, korku sinemasını defalarca yeniden yorumlamış bir büyük isim. Kapalı mekânlarda, genellikle birkaç katlı evlerin içinde ve merdivenlerde geçen katil-kurban kovalamacaları çekmekte usta yönetmen için bu sahneler bir nevi imza da sayılabilir. Tamamı bir uçakta geçmesi planlanan Red Eye(2005)’nin finalinin bile bu şekilde bağlanması şaşırtıcı değil.



İlk dönem filmlerinin kurgusunu da yapan, konuk oyuncu olarak görünmeyi seven, The Last House On The Left(2009), The Hills Have Eyes(2006), The Hills Have Eyes II(2007), The Breed(2006) gibi kendi orijinal filmlerinin yeniden çevrimlerine yapımcı olan ve Hollywood korku sinemasını yönetenlerden biri gibi görünen Wes Craven’in filmleri ya da karakterleri ile hayatınızın bir döneminde karşılaşmamış olma ihtimaliniz oldukça düşük.

Dracula 2000(2000) ve Feast(2005) gibi sadece onun adından medet uman, onun da para kazanmak amacıyla iştirak ettiği yapımlar da mevcutken yönetmeni Türkçe adıyla Satılık Ruh’u çekmeye iten motivasyonu merak edenler ve onun yönetmenliğinden çok yazarlığını sevenler için izlenmesi gereken bir film bu.



Çığlık serisi ile birazını kendi yarattığı, çoğuna ise önayak olduğu korku filmi klişelerini bol diyaloglu Kevin Williamson senaryosuna dert edindiren Craven dört yıl içinde çektiği üç Çığlık filmiyle teen-slasher türünün hem parodisini yapmış hem de türün yeniden popüler olmasını sağlamıştı. Satılık Ruh ise Craven’i tanımayanların doğrudan klişe şeklinde yaftalayabileceği bir metne sahip. Sınıfta otururken pencereden ilk bakışında korkunç birini görüp, ikinci bakışında şahıs orada olmadığı için hayal gördüğünü sanan genç sahnesini hiç değilse Scary Movie(2000)’den biliyorsunuzdur. Peki, 2010 yapımı bir filmde bu sahneyi görmek sizi filmden soğutmaz mı? Wes Craven çekmişse, hayır. Bunun gibi birçok bilinçli klişe üzerine kurulu yapımın en büyük meziyeti kuşkusuz son ana kadar katili tahmin ettirmemesi. En profesyonel korku izleyicilerini bile son ana kadar diken üstünde tutmayı başaran senaryo; katilin bir hayalet mi yoksa yaşayan bir insan mı, akıl sağlığı hakkında soru işaretleri olan başkarakter mi yoksa çevresindeki kötü gençler mi olduğu konusunda defalarca dönüş yapıyor. Üstelik bunu Martin Scorsese faciası Shutter Island(2010)’in aksine karakterlerini susturup izleyiciyi merakta bırakarak değil, sürekli konuşturup bizimle birlikte mantık yürüttürerek yapıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

2023 - Kalan 6 Ay

Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...