Biriyle tanışıp iyi arkadaş oluyorsunuz, araya yıllar giriyor. O sizsiz, siz onsuz onlarca şey yaşanıyor. Olsun yine de sevgi varsa kalplerde, bitmiyor.
Her yıl birbirimize doğum günü hediyeleri alırdık. Onunki yaklaştı diye alıp hazırlamıştım ben de hediyemi. Yaklaşık beş yıl geçti. Rengini bile unuttum ama işte sararmaya başlamış renkli kâğıt paketinde özenle bekliyor, kanepemin altında, vereceğim günü.
Evleneceğini öğrendim bilmem kaç yıllık sevgilisiyle. Aylar önce söz verdim geleceğim diye. O gün ailemden biri hasta oldu. Yaşadığım şehir bir türlü gelişmediğinden en yakın gelişmiş şehrin yoğun bakımına kaldırdık. Saatler ilerleyip düğüne yaklaştıkça, gidemeyeceğim diye üzüntü bastı. Bilmem kaç maddi manevi kredi kullanıp yorulup koşturup şehirlerarası ambulans kovalarken buldum kendimi ama sözümde durup yetiştim düğüne. Bir numaralı davetli gibi davrandım. Bizim kızımızdı evlenen. Adamı ya da gelenlerin yüzde 99.9’unu tanımasam da ev sahibi gibi hissettim. Yıllar da geçse kalbimdeki yeri değişmediği için arkadaşımın, kendimi iyi hissettim. Mutluluklar dileyip, hastane odalarına döndüm.
Aylar geçti. Yaşadığım gelişmemiş şehirden dokuz saat uzaklığa yerleşen, ev alan yeni evli kız arkadaşımın şehrine yolum düştü. Haber verdim geldiğimi ama çok işim vardı. Ailemden fazlasıyla ilgi bekleyen ve sıkıcı biri de yanımda olduğundan bir türlü görüşemedim bir haftalık süreçte. Ama oyalamadım da, doğrudan söyledim. “Bir ay sonra tekrar geleceğim ve bolca vaktimiz olacak, daha güzel olacak” diye.
Gelişmemiş şehre döndüm, bir ay geçti, gelişmiş şehre döndüm. İlk gün aradım. İşi vardı. Olabilirdi. Bekledim. Beş gün sonra aradım, yorgundu, olabilirdi. 22 gün kalacaktım ne de olsa. O nerede kaldığımı önemsemese de ben bir yolunu biliyordum orada kalmanın ve başarıyordum. Bir daha aradım falan derken 19.günün akşamına, saat 18.30 itibariyle davet edildim yeni evli çiftin yeni evine. 19 gündür evinde kaldığım dostumun da gelmek istediğini söyledim. O da benim bilmem kaç yıllık arkadaşımla tanışmak, ben gittikten sonra –birbirlerinden hoşlanırlarsa- görüşmek istiyordu. Yeni evli kız arkadaşım kabul etmedi. Yalnız kalmak istiyordu. Dedikodu yapmak. Ne zamandır görüşmediğimizi bahane edip fikre burun kıvırdı. Evinde kaldığım dostumla birlikte bir ev görme hediyesi almıştık oysa. Ne yapacağımı şaşırdım. O hediyeyi iptal edip daha mütevazı bir son dakika hediyesi aldım.
18.30 onun işten çıkma saatiydi. Yemekle ilgili tek laf etmeyince ben de yiyip gitmeye karar verdim. O şehirde bulunma sebebimle ilgili görevlerimi tamamlayıp aradım. Evinde kaldığım dostum bu uzak mesafeye ulaşmam için arabasını verdi. GPS ve 20 dakikalık yol tarifi sonucunda hedefime ulaştım. Kapıda gayet sıcak karşılandım ve sıcaklık bitti.
Yaklaşık üç saat oturdum evlerinde. Beni bilen bilir, 24 saat konuşabilirim. Konuşmaya çalıştım ama çok zordu. Evde kendisi dışında kocası, kardeşi ve üniversite yıllarından bir ev arkadaşı vardı. Biri artık kocası, diğeri zaten kardeşi, sonucu da –ev arkadaşı olanlar bilir- ikisinden de yakın olması muhtemel biriydi. En yabancı bendim. Ama/ayrıca misafirdim.
Kız arkadaşım nasıl olduğumu sordu. Birkaç cümle etmeye çalışırken ben, kocası dizüstünü dizinin üstüne aldı. Televizyon da açıktı. Gözler yeni başlayacak dizilerin reklamına kayarken ben de eşyalar konusunda ne kadar zevkli seçimler yaptıklarını övmeye koyuldum. Sehpanın üzerindeki fotoğraflığı hayatımda hiç fotoğraflık görmemiş gibi hayretle karşılarken yıllanmış ev arkadaşı kız “ay benim bilmem kimle burada fotoğrafım nasıl olur” diye çığlıklar atmaya başladı. Şortlu ve paspal bu kız-kadın benim hiç tanımadığım ve açıklanma gereği de duyulmayan muhtemel eski sevgilisinin fotoğrafını yırtmaya, ev sahiplerinden uzaklaştırmaya çalışırken ortam kızlar yurduna döndü. Ben ve söylediğim şeyler unutuldu. Evde boğuşmalı küçük bir arbede yaşandı.
Bu eski ev arkadaşı benimle ilgili hiçbir şey bilmiyordu. Bir ara doktor olduğumu duyup şaşırdı hatta. Artık bu akşam bize kim geliyor diye hiç merak etmeyen bu kız mı suçlu yoksa bu akşam bize şu geliyor diye iki kelime etme ihtiyacı duymayan benim arkadaşım mı, bilmiyorum.
Kola mı yoksa çay mı içeceğim saat 22 civarı soruldu. Gazlı içecek tüketmiyorum dedim sadece ve iki eski çok sevgili kız ev arkadaşı mutfağa geçti. Odada ilk kez birinin benimle ilgilenmesi de o ana denk geldi. Orada bulunma sebebim olan arkadaşımın erkek kardeşi daha önce hiç konuşmadığımız için bana birkaç nazik soru sordu. Geceden insanlığını takdir ettiğim tek kişi oldu böylece.
Sigara içmek isteyenler balkona geçerken just-married çift biraz sürtüştü ve koca bu yüzden yanımıza geç geldi. Sonra mutfak masasına geçildi. Ben hediyemi çıkardım. İsveçlilerden aldığım ve altısı da ayrı ayrı veya birlikte kullanılabilen vazo takımını ev sahiplerine sundum. Yeni koca konuştu: İki tanesi diğerlerinden kısa. Plastik mi bunlar?
Yeni kocanın, benim evlerinde bulunmamla ilgili gece boyunca ettiği tek laf bu oldu. Hoş geldin demişti. Bunları söyledi. Bir de güle güle falan dedi giderken. Hani şu ev gezmesine gidince herkes birbirine tek tek nasılsın der ya. Onu bile yapmadı. Bana bir kez bile nasılsın demedi. Tek kelime sohbet etmedi. O gün öğle saatlerinde yediği yemeğin midesini bozduğundan bahsederken dahi dikkatini çekmeyi başaramadım.
Ben: Nerede yemiştin? (onun gözlerine bakarak)
O: Antares (iki tanesi diğerlerinden kısa vazolara bakarak)
Ben kimin evine geldim ya! Cidden? Özür dilerim, rahatsız ettim.
Geri kalan süre birbirini çok iyi tanıyan eski sevgili-yeni koca, eskiden uzakta-şimdi yanlarında yaşayan erkek kardeş ve her daim en fazla detaya hâkim olması kaçınılmaz ev arkadaşı arasında “o gün ne güzeldi, ya şu nasıl şöyle yapmıştı” muhabbeti ile geçti. Eğer onlarla o şehirde onca yıl ev arkadaşlığı yapmadıysanız, ucundan köşesinden dâhil olmanız imkânsız bir muhabbet. Diğer herkes ölsün.
Hani biz yalnız kalalım dedikodu yapalım diye benim sizi bir kez bile görmemiş ama ev görme hediyesi almış dostumu istememiştin? Bu ne şimdi? Ne diyeceğini biliyorum. Bacaklı eski kız ev arkadaşı o öğlen gidecekmiş ama gidememiş. Benim arkadaş da şaşırmış gitmemesine. Peki, onunla onca yılı aynı evde geçirdin. Bilmem kaç gündür de yanında zaten. Bir yirmi dakika kocanın dizüstü bilgisayarı ve beyefendi kardeşinle içerde otursun, biz iki lafın belini kıralım, olmaz mı? Ben gideceğim birazdan siz yine yalnız kalacaksınız. Yirmi dakika tek elle direksiyon çevirip evini aradım, yirmi dakika yalnız kalmayı hak etmedim mi?
Hadi benimle konuşmaya erindi kocan, ben gelmeden üzerine bir pantolon da mı geçiremedi? Bu mudur misafir ağırlamak. Ben niye duş aldım o zaman? Biz her gün çat kapı birbirine gelen insanlar mıyız, ben mi farkında değilim?
Daha fazla güzel anı ölmeden kaçtım oradan. Yine büyük kibarlıklarla. Ve sakinleşmeyi bekledim. Yaklaşık on beş gündür bu yazıyı yazmamaya/yumuşatarak yazmaya çabalıyorum. Bu kadar başardım.
Kırılalım, küselim diye yazmıyorum. Bil diye yazıyorum. Özür de beklemiyorum, tartışmak da istemiyorum. Bilmeni istiyorum.
Bana telefonda “dostum” diye hitap ettiğinden kendimi bir bok sanıyormuşum gözünde ama o akşam gördüm ki öz kardeşine de kocana da “dostum” diye hitap ediyorsun.
Fotoğraflar: Çetin Baskın
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2023 - Kalan 6 Ay
Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...
-
Başlığın bile yeterince şok edici olduğunun farkındayım. Günlerdir arabesk soslu aşk nidalarımı okumaktan sıkılmışsınızdır belki düşüncesiyl...
-
Yasemin Alkaya; bale eğitimi almış, konservatuar mezunu bir tiyatro sanatçısı olarak tanınıyor. Fotomodellik de yapmış ve bir kafe işletiyor...
Çok çok üzücü... bu kadar yumuşatman bile takdire şayan ve aferin sana (değer verdiğin şeylere bak) ben kendime derdim insanları tanıyamıyorum değişiyolar diye demekki herkes böyle. ve kabul edilmeyen o arkadaşına üzüldüm hatta sarılmak geldi içimden ona :(
YanıtlaSilÇok çok üzücü... bu kadar yumuşatman bile takdire şayan ve aferin sana (değer verdiğin şeylere bak) ben kendime derdim insanları tanıyamıyorum değişiyolar diye demekki herkes böyle. ve kabul edilmeyen o arkadaşına üzüldüm hatta sarılmak geldi içimden ona :(
YanıtlaSilben kimsem artık :) türkçeyle değilde imla kurallarıyla sorunlarım var diyelim. ve gecenin o saatinde ancak böyle bi yazı çıkıyor. işte sen gibi herkes gibi sansürlü halleri oluyor maalesef
YanıtlaSilAçıklamalar:
YanıtlaSil1-Hak verme meselesi yok.Herkes kendince haklıdır ama senin değer verdiğin insanların sana karşı tutumu cidden hoş olmamış.
2-Tam olarak kızma yok.Sadece artık kim seni seviyor değer veriyor anla ve ona göre davran.
3-Cidden anlattıkların gibiyse çok yumuşatarak yazmışsın yazıyı.Kendi adıma daha fevri davranabilirdim.(noluyo lan diyip evi terketmek gibi)
4-Nedense tanımadığı birine hediye alıp gitmek isteyen seni seven arkadaşına üzüldüm.Ve kabul edilmeyişine bide üstüne zaten evde olmayan yokmuş :) ayrıca bayan olduğunu düşünmüştüm şimdi düşünüyorumda erkek de olailir sarılma kısmını daha ayıkken bi daha düşüneyim :p
5-Senin yazdığımı anlamamana ve benim üşenmeyip açıklamamada ayrıca gülüyorum bu kadar düzgün bi yazı uzun zamandır yazmamaıştım.
6-Kısaca s... et gitsin ya sana değerliymiş gibi davranana öyle davran haketmeyenlere değil.
çok ayıp hakkaeten çok ayıp.sen bunu bide yazıp yazmamakta kararsız kalıp mı yazdın yani.insan düşünmeden hata yaparda düşünerek nasıl böyle şeyler yapılıyo ilginç doğrusu.yazının başına ve ortalarına serpiştirdiğin duygu sömürücü laflar seni haklı çıkartmıyor.sadece bunlar için bile ayıp etmişsin.birkere sen iyi biri olsan bir insanın özelinde evinde yaşanan olayları bu çirkin şekilde internetten anlatmazdın.sen iyi bir insan olsan sadece bir kez gördüğün insanlar hakkında çirkin laflar etmez onların özelinede çirkin bir şekilde dil uzatmazdın. ki bu kız DOSTUNUN arkadaşı gelecek diye sana çok beğendiğin tatlıyı yapmış biri ise.senin bişey yapmana gerek su akar yolunu bulur içini ferah tut sen.çok bilinen bir laf vardır sen konuşmadık desende orda olduğun süre içinde baya muhabbet etmiştik.kültürlü birine benziyordun bilirsin mutlaka bu lafı.küçük insanlar KİŞİLERİ orta grup insanlar olayları büyük insanlar düşünceleri tartışır.sen kendini anlattın.bırak bizde kendimizi tanıtalım bakalım!!!bir sonraki karşılaşmada kimin yüzünün kızaracağı belli olmaz.benim kim olduğumu sen anlamışsındır.anlamayanlar için de açıklama yapayım şortlu kısa bacaklı kız! öyle olduğumu ilk kez sen söylüyorsun dostlarım genelde görünüşümle ilgili değil iyi biri olduğumla ilgili konuşurlar.biz böyle gördük sizin oralarda böyle değil galiba...
YanıtlaSilçok ayıp hakkaeten çok ayıp.yazının başına ve ortalarına serpiştirdiğin duygu sömürücü laflar seni haklı çıkartmıyor.sadece bunlar için bile ayıp etmişsin.bikere sen iyi biri olsan bir insanın özelinde evinde yaşanan olayları bu çirkin şekilde internetten anlatmazdın.sen iyi bir insan olsan sadece bir kez gördüğün insanlar hakkında çirkin laflar etmez onların özelinede çirkin bir şekilde dil uzatmazdın. ki bu kız DOSTUNUN arkadaşı gelecek diye sana çok beğendiğin tatlıyı yapmış biri ise.senin bişey yapmana gerek su akar yolunu bulur içini ferah tut sen.çok bilinen bir laf vardır sen konuşmadık desende orda olduğun süre içinde baya muhabbet etmiştik.kültürlü birine benziyordun bilirsin mutlaka bu lafı.küçük insanlar KİŞİLERİ orta grup insanlar olayları büyük insanlar düşünceleri tartışır.sen kendini anlattın.bırak bizde kendimizi tanıtalım bakalım!!!bir sonraki karşılaşmada kimin yüzünün kızaracağı belli olmaz.benim kim olduğumu sen anlamışsındır.anlamayanlar için de açıklama yapayım şortlu kısa bacaklı kız! biz yeni tanıştığımız insanların görünüşüne değil iyi niyetli olup olmamasına önem veririz.ve dost dedik mi iyisiyle kötüsüyle dostumuzdur.sizin oralarda öyle değil galiba...
YanıtlaSil