Pencere
dönemini yakalamalısınız. Vücudunuza giren virüs yayılıp seçeneklerinizi
azaltmadan önce süreye ihtiyaç duyar. Pencere dönemi denen bu zaman diliminde
doğru davranmalısınız, özellikle de virüs sizseniz.
Belli
bir arayış çerçevesinde yürüyor ve açık pencereleri başınız yukarda takip
ediyorsanız, hoşunuza gidende durmalısınız. Yürümeye devam edip nasılsa
dönebilirim diye yanılmayın, penceresini açmış sizi davet eden kişi işten
geçebilir. Pencere dönemini yakalamalısınız.
Eckerö
Gurbet’e virüsle döndü. Gittiği yerde, Gurbet’te yaşam zordu. Yanında kendi
memleketinden bir ihtimal götürmek iyi fikir gibi gelmişti. Virüsle ilk
karşılaşmasının üzerinden geçen bir ay boyunca, pencere döneminde yani,
içindeki yabancının kontrolsüz çoğalmasına izin verdi. İçi içine sığmıyor,
virüsünü sevip okşuyordu. İstemez ile aralarında bir bağ olsun istiyordu.
Gardını düşürdü İstemez (ama asla indirmedi) ve virüs olmaya karar verdi.
Umutların yeşerdiği, iki kişinin birbirini mutlu mesut ettiği bir ayın ardından
İstemez’in başına hayatta en istemediği şeylerden biri geldi. Enerjisi düştü,
gücünü yitirdi, Eckerö’ya olan ufacık ilgisini de kaybetti. Gurbet’te
İstemez’den başka düşünecek pek konusu olmayan (saçları dışında tabi) Eckerö ise
daha da çok istemeye başladı İstemez’i fakat karşılığı yoktu işte. İstemez
robota bağladı kendini, günler aydınlanıp karardı üst üste ve aylar ayları
kovaladı. Pencere dönemini iyi değerlendirmek isteyen, bu uğurda çok çaba sarf
eden Eckerö mutluluktan ölemeyeceğini anlayınca, vazgeçti.
Pencere
dönemini yakalamalısınız. İstemez’in umurunda olmadı ve çabalamadı ve kaybetti.
Henüz bilmiyordu kaybettiğini.
Beş
ay sonra İstemez’in en istemediği şey nihayete erdi, yeniden özgürlüğüne
kavuştu, yollara düşme vakti geldi. Arnavut kaldırımlı taş sokağa adımını atar
atmaz kafasını kaldırıp Eckerö’nun penceresine baktı ama görebildiği sadece
camın arkasındaki muhteşem saçlardı. Soğuktan sandı pencerenin kapalı oluşunu,
üstünde durmadı ve içeri girme isteğini bildirdi. Davet etti Eckerö kendini
davet ettireni. Tırmanmaya başladı İstemez pencereye doğru ama kaygandı bina,
kokusu da farklıydı sanki ve küflenmiş miydi biraz; düşündüğü gibi olmayacak
mıydı yoksa camın ötesi. Dinlenmek için durdu ve sordu Eckerö’ya, “içerde biri
mi var” diye, cevap “ışıklar altında
sönmüş gibiyim, dostlarım içinde yalnız biriyim, bilinmez yollara girmiş
gibiyim, nerede bitecek benim hayatım, ne zaman bitecek benim hayatım”
dedirten cinstendi: “Evet.”
“Çekilmez çiledir benim
hayatım.”
O
an, altı aylık sürecin en büyük hatasını yaptı İstemez. Ellerini bırakıp
serbest düşüşe razı olmalıydı. Düşmeye, çarpmaya, ağrıya, sızıya, belki kırığa
çıkığa. Ellerini bırakmalıydı ve vazgeçmeliydi Eckerö’dan. Emeğine kıyamadı
güya, hangi emekse. Ne verdiyse. Harcadığı her kuruşun ve dakikanın hesabını
vicdanına sormakla daha fazla zaman kaybeden İstemez vazgeçmedi yolda geçen
süreden ve daha fazlasını kaybetme kumarına –yenileceğini bile bile- girdi. Eckerö’nun
suçunu da teslim edelim. Tırmanmaya devam etmesi için cesaretlendirdi, gel dedi
camın arkası çok güzel, artık başka biri de olsa bu odanın sahibi, gel dedi,
beraber iyi vakit geçirebiliriz. İstemez hız kesse de tırmanmayı sürdürdü ve
odaya vardı. Bir yatak, bir döşek, bolca nem ve muhteşem manzara. Eckerö’nun
yaşamının özetiydi oda. Geçmişi yok, geleceği umut dolu. Oda karaktersizdi.
Orada kimin yaşadığını anlamak güçtü. Kadın mı, erkek mi, zengin mi, fakir mi,
okumuş mu, cahil mi, görmüş mü, görmemiş mi… Ne bulduysa toplamış gibiydi
Eckerö odasına ve pek fazla şey bulamadığı açıktı. Ancak pencereden dışarı
bakıldığında dünyanın en güzel manzaralarından biri yürek hoplatıyordu. “Dünya”
diyordu manzara, “yani ben”, “çok güzelim, hala kirletemediğiniz yerlerim var,
umut edin, dışarı çıkın, bana doğru koşun, gece kısa ve şiddetten yoksun,
güvendesiniz, yapabilirsiniz” diye bir şarkı söylüyordu. İnanmak kolaydı.
Taşındığından beri panjurları indirmediğini söyledi Eckerö. Işığın girmesine
her daim izin veriyor, manzaraya bakarak içeriyi unutmayı, ümitlerini gözünün
önünde tutmayı seviyordu. İstemez ipi çekmeden önce bir saniye bile düşünmedi,
odayı karanlığa gömdü.
Devam edecek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder