18 Kasım 2020 Çarşamba

YAS GÜNLÜĞÜ – 84. GÜN

Rüyamda zemin kat bir evdeyim. Birilerini bekliyorum. Gözüm kapıda, camda. Sonunda geliyor(lar). Kapıyı açıyorum. Beklediğim biri var karşımda, Altan. Ve Meryem, ona çok şaşırmıyorum. Ve annem! Bir daha asla göremeyeceğimi düşünürken, işte karşımda duruyor. Kanlı, canlı, Alzheimer’lı. İçeri adım atıyor hemen. Ufacık. Daha da kısalmış. Ama fiziksel gücü yerinde gibi. Boynuma sarılıyor. O kadar ufak ki, yere oturmak zorunda kalıyorum. Diz çökmek de değil, tam olarak yere oturuyorum ve o ayakta, boynuma sarılıyor. Çocuk gibi. Yeniden doğmuş gibi. Ama Alzheimer’la doğmuş. Bana şunu soruyor: “Sen beni niye öyle?” Ne demek istiyor acaba? Anlıyorum aslında. Sen beni niye oraya götürdün diyor. Bilmiyorum anne. Seni öldürmek için götürdüm sanırım. Senden kurtulmak için. Öleceğini bile bile seni oraya götürdüm ve sen de beni kırmadın, öldün. Peki neden her gün ağlıyorum? Neden seni bu kadar özlüyorum? Neden seni hala bu kadar çok seviyorum? 
 
Ben mi? Beni olduğum gibi sevemeyen biriyleyim, dönmeni bekliyorum. 
 
Birlikte market gezerdik. Afili şeylere giderdi elimiz. Bugün spor çıkışı Macrocenter’a girdim. Senin yoğurdunu gördüm. Sana alsam nasıl da severek yiyeceğin tatlılar gördüm. Artık yemen içmen gerekmediğini idrak ettim sonra. Senin için endişelenmem de gerekmiyor artık. Ne yersin ne içersin. Ben de bir gün muhtemelen tanımadığım dört el tarafından bir çukura bırakılacağım ve benim de artık böyle dertlerim kalmayacak diye düşündüm ve hiçbir şey almadan çıktım. Keşke burada olsaydın. 
 
Murakami romanındaki adam gibi bir bira aldım, oturdum tek başına içiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

2023 - Kalan 6 Ay

Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...