Yeni yılın ilk kararı, Arzu’yu dinlediğim günleri saymamaktı.
Nasıl olsa her gün dinliyordum. Kiremit rengi çantam geldi. Bir kandırıkçı
işten atıldı. Yenileri hayatıma girmeyi denedi, şarap eşliğinde kavurma yendi.
Spor, Migros, filmler, 550 hasta, uyku, holter, efor, 1-2 ventriküler
ekstrasistol, Fringe’in son sezonu, İstanbul, Fil’m Hafızası’ndan arkadaş
edinmece derken günler geçti. Astoria, Anthill, Rixos Bomonty gibi yerlerde ev
aradım. Sevilenin mezuniyet sınavı için otobüsle Ankara’ya gittim, büyük
ihtimalle sonraki on yıl gitmem. Hele ki Teppanyaki Alaturka deneyiminden
sonra.
İskenderun’da düğün, Arsuz, Maraş’ta düğün, Laurence Anyways,
diş implantı sorunsalı, Hitchcock DVD’leri, Grey’s Anatomy seksleri, Antep’te
nişan, iddia, hastanenin bana veda gecesi düzenlemesi ve ardından yaşananlar,
Ninja Yazar olarak ilk yazımın “Dupa Dealuri” olmasının verdiği sevinç, iş
görüşmeleri, Megapark’ta son nöbet, !F İstanbul Festivali, Beyrutlu, Benim
Çocuğum, Kült ile Oscar Night, Fatih Özgüven ile öğle yemeği, Uzunoluk ile
anlaşma, istifa dilekçesi, borç dağıtmaca, kartvizit tasarımı, yan apartmandaki
gizemli PDR uzmanı, fabrika gezmeleri, saadet zinciri, şarap sofrası, Slow Food
akımı, Murat Boz’un kankası ile dumur, İstanbul Film Festivali açılış gecesi,
herkesin hesabı bana ödetmesi, şehir dışına kahvaltılara gitmeler (samimiyet
fazlası), Mezitli, Yorum İstanbul, IKEA talanı, ev alış ve ev alışverişi, Türk
ustaları ile kavgalarım, üzerime 52 tapu olduğunu öğrenişim,
İstanbul-Maraş-İstanbul-araş-İstanbul-raş, birilerinin doğum günü için
çabalamaca, tüm zamanların en büyük anneler günü hediyesi, Grey’s Anatomy sezon
finali, çok iyi niyetli bir yazar ile arkadaşlık başlangıcı, KVC uzmanlığı
adayı gerzekle arabada eski çamlar altında, Bodrum Holiday Resort & Spa,
tek başına şişe Bailey’s, iki günde üç kişi, İstanbul’daki evimde tek başıma
iki hafta(mükemmeldi) ve -aş… Bir yaş daha böyle harcandı, bitti. Kaldı 70
yılım bu dünyada.
Şöyle bir bakınca; bir yıl çok kısa gibi. Yaptıklarıma bakınca,
epey vaktim olmuş gibi. Çok yavaş ilerlemişim ama ilerlemişim sanki. Kalp
kırıklarımdan kurtulmuşum, Ters Ninja’da yazar olmuşum(47 yazım çıktı bile),
Antrakt Sinema Gazetesi’nde yazar olmuşum(8 yazım çıktı bile), basın
gösterimlerine davetiye almaya başlamışım, şirketlerin tanıtım yazdırmak için
DVD gönderdiği yazar yapmışım kendimi. Ülkenin en mega kentinde hiç de
küçümsenmeyecek bir ev sahibi olmuşum, hiç kimsenin hayır diyemeyeceği kadar
parayı ideallerim için elimin tersiyle itebilmişim hatta birinin sevgilisi
olabileceğimi anlamışım. Uzun süre ya da kısa. Ama platonik türünün dışına
çıkıp normale yaklaşmaya başlamışım. Aynı kişiyle üçten fazla kez yatağa
girmeyi becermişim. Üstelik beş yıl öncesinden, hatta on yıl öncesinden daha
iyi görünüyorum. Hücrelerim daha yaşlı belki, saçım dökük ve beyaz kaplı ama
her zamankinden daha fit, daha sağlıklı ve daha estetiğim. Hepsini 29. yaşımda başardım.
Bütün dünya bir araya gelip istediklerimi yapmama engel olmaya çalışsa da, ben
galip çıktım.
Mutsuzluktan da ölmüyorum üstelik. Mutlu değilim belki ama
mutsuzluktan ölmüyorum. Daha serin yaklaşıyorum acılara, eksiklere,
ihtiraslara. Bugünün kıymetini biliyorum.