Nisan ayının sonlarına
doğru çok değer verdiğim birinin evrim basamaklarını tırmanamadığını fark edip
şok yaşadım.
BOB Gym denen yere
3000TL harcadım. PT ile antrenman yapmak olarak tanımlanabilecek sistemi böyle
değil de mucize satıyorlarmış gibi pazarladıklarından, bittikten sonra çok
sinir oldum. Çalıştığım insan hayatımdan hiç çıkmasın diyeceğim kadar iyi
biriydi ancak sistem ve özellikle arkasındaki beyinler beni çok rahatsız etti.
Kesinlikle tavsiye etmiyorum.
Yeni bir çalışma düzenine geçtim. Gelirimi bir birim, çalıştığım zamanı üç birim azaltan bir
anlaşma. Cahil halka nasıl daha sağlıklı olup, katma değer üreten kesimin
vergileriyle aldıkları ilaçları nasıl daha az kullanabileceklerini, hap
yutmadan nasıl yaşayabileceklerini anlatmaya çalıştığım korkunç mesleğimi
haftada 1,5 günle sınırladım. Boş kalan süreyi elbette başlarda iyi
kullanamadım, sonra senaryolarım üzerinde çalışmaya başlayarak istediğimi
yapmaya başladım ama sonrası annem işte.
Yaşımın en “güzel”
sarhoş olduğum akşamı Tomtom Sokak açılışındaki ödüllü barmenin yaptığı Tanqueray’larla
oldu. Keyfi hala dimağımda. O iki hafta genel olarak en keyifli haftalarımdı.
Mayısın ikinci ve üçüncü haftası. Başıma geleceklerden önce ufak bir
teselliymiş meğer.
Bu cümleyi daha önce
de kurdum biliyorum ama her seferinde kendimi aşıyorum: Biri için düzenliğim en
iyi doğum gününü gerçekleştirdim. Neredeyse kusursuzdu.
Ramazan Bayramından
itibaren hayatım çekilmez bir hal aldı.
Çok zor günlerim
oldu. Daha da zorları kapıda. Ama beni seven insanlar var. Ailem ve seçtiğim
ailem. Kendime yetecek param ve aklım var. İzin verdikleri ölçüde destek
olduğum ve gerektiğinde destek olacaklarına inandığım insanlar. Biraz daha yaşlandım
ama yatakta hala porno yıldızı gibiyim. Ülke karanlık bir çağa girdi ama batarsak suyun
üstünde kalabileceğimi biliyorum.
Yüzüm kırıştıysa
botoks var. Tükendiysem kahvem var. Köşeye sıkıştıysam yalanlarım, boğazıma
çöküldüyse kavgacılığım, sevilmiyorsam işin içinde kendi isteğim var. En güzeli
de kimseye eyvallahım yok. Hele ki 365 günün bir gününde yarım saatini bana
ayıramayan insanlara.
Yeni yaşımdan
beklentim annemin hastalığının daha fazla ilerlememesi ya da bir an önce acı
çekmeden ölmesi. Yeni yaşımdan beklentim izleyiciden çok üretici olmak,
çekemesem de senaryolar yazmak, yaratıcı olup Word dosyası olarak da olsa bir
şey bırakmak. Yeni yaşımdan beklentim sadık olabilmek, kimseyi aldatmamak. Yeni
yaşımdan beklentim biyolojik ve seçtiğim ailemin her ferdinin mutlu olması,
maddi manevi sıkıntı çekmemesi ve hayallerine kavuşması. Birinin çocuğunu
okutacak para bulması, diğerinin ülkeden kaçacak imkân bulması, annemin oğlunun
adını unutmaması, onun tezini bitirmesi ve terfi etmesi, bunun dermansız
hastalıklarına tedavi gelmesi, şunun tez zamanda konuşabilmesi… Diğerleriyse ölse
umurumda değil artık.
(Bitti.)
Ek paragraf: Yeni
yaşımın ilk günü uyumadan önce, gelecek yıl yayınlamak üzere 425 kelime yazdım.
35. Yaşımı Ne Yaptım (Bölüm Bir)
zehir zemberek olacak ve şu cümleyle bitecek: “O yüzden sevgili bu satırları
okuyan kişi; sana son bir yılda soğuk davrandıysam, senin için önemli şeyleri
umursamadıysam, mesajlarına cevap vermediysem ya da hayatımdan tamamen kesip
attıysam; sebebi budur. Ne sen kaybettin ne ben. Birbirimize lazım değilmişiz
demek ki.”
31.
YAŞIMI NE YAPTIM? (Birinci Bölüm)
31. YAŞIMI NE YAPTIM? (İkinci Bölüm)
31. YAŞIMI NE YAPTIM? (Üçüncü ve Son Bölüm)
31. YAŞIMI NE YAPTIM? (İkinci Bölüm)
31. YAŞIMI NE YAPTIM? (Üçüncü ve Son Bölüm)
30. YAŞIMI NE YAPTIM? (Birinci Bölüm)
30. YAŞIMI NE YAPTIM? (İkinci Bölüm)
30. YAŞIMI NE YAPTIM? (Üçüncü ve Son Bölüm)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder