28 Mart 2010 Pazar
THE BLIND SIDE (2009) by JOHN LEE HANCOCK ***
John Lee Hancock’un, Michael Lewis’in Michael Oher adlı Amerikan futbolu oyuncusunun hayatını anlattığı kitaptan Oscar’ın emrettiği üzere iki saati aşan bir filme dönüştürdüğü The Blind Side; bu yıl Sandra Bullock’a uzun süredir beklediği ödülü getirdi ve yapımcılarına harcadıklarının dokuz katını kazandırdı. Buena Vista’ya The Alamo(2004) ile 80 milyon dolar kaybettiren yönetmenin beş yıl sonra Warner’a her açıdan iyi gelmesinin sırrına ve 18 yıldır bu işi yapan 53 yaşındaki Hancock’un bunu nasıl başardığına bir bakalım. Öncelikle bu film bir kendini iyi hisset filmi. Üstelik akademinin bayıldığı şekilde gerçek bir hikâyeden uyarlanmış. Mutlu sonla bitiyor, tam sezonunda gösterime girdi ve izleyen herkese hala umut var diyor. Yönetmen ayrıca 2,03 metrelik 26 yaşındaki zenci oyuncusunu 17 yaşında tatlı ve sevilesi bir çocuk gibi göstermek adına ona son 15 dakikaya kadar üst üste üç cümle söyletmemek gibi doğru seçimlerde bulunuyor. Sandra Bullock’a bir tür Erin Brochovich(2000) giysisi giydirip dünyanın en iyi zengin kocasıyla evlendirdikten sonra onlara evrendeki en olgun ergen kız ve en fındık faresi tatlı oğlan çocuğunu evlat olarak sunuyor. Kusursuz Hıristiyanlar olan aile üyeleri elbette zenginlikleri gibi bunu da kimsenin gözüne sokmuyorlar. Bu her şeyleriyle kutsanmış mükemmel aile mükemmel şanssız çocuğu bulup onun şansı oluyor ve insanlığa pozitif enerji yayıyorlar.
Finalde izlediklerimizin gerçek olduğu söylenmese ve canlandırılan ailenin yıllara yayılan mutluluk fotoğrafları perdede akmasa saçmalık diye burun kıvrılabilecek film, böylece pesimistlere nefes aldırmadan bitiyor.
Oscar komitesi böyle filmleri listeye sokmak için mi “En İyi Film” adaylarını 10’a çıkardı diye hayıflanmadan edemiyor insan.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2023 - Kalan 6 Ay
Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...
-
Başlığın bile yeterince şok edici olduğunun farkındayım. Günlerdir arabesk soslu aşk nidalarımı okumaktan sıkılmışsınızdır belki düşüncesiyl...
-
“Carrie Bradshaw daha fazlasını istediğini bilen bir küçük kasaba kızıydı…” Hem edebiyat hem televizyon hem de sinema dünyasında başarılı ol...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder