İspanyol yazar-yönetmen Jaume Balagueró kısa
filmler çekip televizyon için çalıştıktan sonra 2002’de “Darkness” ile
ülkesinden taşmıştı. Anna Paquin’in başrolde olduğu film tüm dünyada yaygın
gösterim şansı bulmuş ve Balagueró’nun ismini duymamızı sağlamıştı. Üç yıl
sonra “Ally McBeal” adlı diziyle birlikte şöhretinin zirvesini geride bırakmış
Calista Flockhart’lı “Frágiles/Kırılgan” geldi ama asıl çıkışı 2007’de Paco Plaza ile birlikte kotardığı “[Rec]/Rec: Ölüm Çığlığı” ile oldu. El kamerasıyla
çekilmiş gerçek görüntülerden oluştuğunu iddia eden (found footage) bir başka
“The Blair Witch Project/Blair Cadısı” sonrası denemesi gibi görünse de baştan
sonra heyecanla izleniyordu. Film o kadar beğenildi ki bir yıl içinde Hollywood
“Quarantine/Karantina” ismiyle yeniden çevrimini yaptı. Balagueró ve Plaza
2009’da İspanya’da kendi devam filmleri “[Rec]2/Rec 2”yi çektiler.
Hollywood 2011’de “Quarantine 2: Terminal/Karantina 2: Terminal” ile karşımıza
çıktı. Orijinal serinin yaratıcılarından Paco Plaza “[Rec]3:
Génesis”i tek başına yönetme kararı aldığında Balagueró ona yapımcı olarak
destek oldu ve kendi projesine yöneldi, karşımıza “Mientras Duermes/Ölüm Uykusu” ile çıktı.
“Ölüm Uykusu”nun tamamı “[Rec]” filminde olduğu gibi bir
apartmanda geçiyor. Apartman görevlisi olarak çalışan César’ın öyküsü bu.
Hastanede yatan ve konuşamayan annesi dışında kimsesi yok. Hiçbir işte dikiş
tutturamamış. Bir süredir çalıştığı bu yeni binada Clara isimli apartman
sakinine takıyor kafasını. Kendisi bu kadar mutsuzken Clara’nın nasıl her sabah
neşeli olduğuna şaşıyor. Kendisi her fırsatta atlamak için binanın tepesine
çıkarken Clara’nın kötü olaylar karşısında bile gülümsemesine dayanamıyor. Akla
hayale sığmaz kötülükler düşünebilen bir süper kötü değil César. Sadece mutlu
olamıyor ve çevresindekileri mutsuz görmek acısını hafifletiyor. Bu nedenle de
Clara’nın mutsuz olması için elinden geleni yapmaya başlıyor.
“Ölüm Uykusu” kötü adamın yaptıklarını hayretle izlediğimiz standart
bir taciz filmi değil. Başkarakterini insanüstü tasvir etmiyor. Olaylar akla
uygun ilerliyor. Böylece inandırıcılık sarsılmıyor. Luis Tosar başrolde
devleşiyor. Kadronun geri kalanı da vasatın üzerinde. Akılda kalıcı, anlık
korkutma numaralarına başvurmayan, ortalamanın üzerinde bir gerilim izlemek isteyenleri
tatmin etmesi zor olmayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder