29 Temmuz 2009 Çarşamba

ALTI GÜN BEŞ GECE (29.07.2009)



Dün akşam saatlerinde köyüme; giderkenki duygularım ile döndüm. Bu açıdan tatil hiçbir işe yaramadı mı diye de düşünülebilir.
Perşembe akşamı köyümden uzaklaşırken gözlerim doldu. Sanki bir daha hiç dönemeyecekmişim, sevdiğim insanı bir daha göremeyecekmişim gibi geldi. Ankara’ya, çok sevdiğim dostumun evine girince de duygularım değişmedi ve o gece uyuyana kadar dilimde aklımda gözlerimin önünde sadece aşkım ve köyüm vardı. Ertesi sabah ise Ankara’da uyanmanın kokusu geriye pek bir şey bırakmamış gibiydi. Telefonumu elime alacak vakti bile bulamadım.
İlk gün Bahçelievler Kahve Dünyası’nda tanıdığım en iyi fal bakan insan olan (profesyoneller dâhil!)ama 635 km. mesafede oturduğu için yedi ayda bir, bir araya gelme fırsatı bulabildiğimiz ilkokul arkadaşım ile saatlerce muhabbet ettik. Falımda neler çıktı neler… Kahve idare ederdi ancak servis dökülüyordu. Tavsiye edebileceğim tek yanı fiyatları.
Ankara klasiği olarak yemeği tabi ki Pizza Hut’da yedik. Türkiye’nin en kötü Pizza Hut restoranı Bahçelievler’de olduğundan maksimum zevk alamadık ancak yeni somonlu pizza denemeye değer.
Yeni bir mekân keşfedelim düşüncesiyle Marco Pasha adlı yarı açık yere oturduk. Masa bulmak için sıra beklenen, tam piyasa bir mekân. Cappuccino’lu nargilesi ortanın üstüydü ancak bir bardak suyu bulanık bayat çay bile 3.5 TL. Biz yine nefes almadan sohbet ettiğimiz için mekânın adının nereden geldiğini yazan küçük yazıyı okuyamadım.
Bahçeli Leman Kültür’de buz gibi filtre kahve (sıcak içilir) içmek ortamın mimari güzelliğine gölge düşürdü. Tuvaletteki Lost esprileri de ne yazık ki bayat ötesiydi.
Ertesi sabah büyük umutlarla Türkiye’nin iki IMAX salonundan ilk açılanı olan AFM IMAX Anka/Mall’da Harry Potter and the Half-Blood Prince’i izlemek için yollara düştük. Başladığı saniyede 15 TL. bilet fiyatını hak eden muhteşem görüntüler ilk altyazının görünmeye çalıştığı anda sinir bozdu. Son derece silik ve durduğu yer mantıksız olan altyazıları okumaya çalışmaktan vazgeçtiğimiz anda film koptu. Öğlenki seansta 45 dakikada tamir edildiğini öğrendiğimiz sorunlu kopyanın 15 dakika boyunca tamirini bekledikten sonra “çoktan başlamış Türkçe versiyonuna girme ya da bilet fiyatını geri alma” opsiyonlu “tamir edilemeyecek” açıklamasını duyduk. İki gün sonra Bilkent Cinebonus’un her zaman kaliteli projeksiyonunda filmi tamamlama şansı bulduğumda ise yeni HP’nin hayatımda izlediğim en kötü filmlerden biri olduğunu dehşetle gördüm. Eleştirisini daha sonra yazacağım.
Ankara’nın göreceli olarak yeni muhiti Ümitköy Park Caddesinde bir akşam geçirmeye karar verip, üç kız arkadaşımla yollara düştüm. Yaklaşık yirmi mekân vardı. Her biri belediye destekli çakma vale parking hizmeti veriyor olduğundan mıdır nedir kendimizi daha arabadan inmeden fakir hissetmeye başladık. Narquilla adı ilgimizi çekti ve armutlarla dolu bahçede kendimize bir masa bulduk. Bir saat sonra gelsek imkânsızdı. Menüde yeryüzünde bulunan içkilerin neredeyse yarısından fazlasını bulmak mümkündü, nane likörü hariç! Neyse ki onu da depodan buldular ve nane likörü ile Türk kahvesi keyfi yaptık. Bu deneyimin adam başı 19 TL olduğunu görmek bile keyfimizi kaçıramadı. Mekâna özel bir şey denemek amacıyla söylediğimiz tekilalı nargile ise tam bir hayal kırıklığıydı. Çilekli kavunlu sakız aroması neresinden tekilayı çağrıştırmış bu ürünün büyük mucidine bilmiyorum. Yanında gelen yarısından fazlasını limon suyunun oluşturduğu tekila shut da aynı şekilde faciaydı. Yine de alkol metre ve prezervatif makinesi dâhil her şeyin düşünüldüğü hoş bir mekândı. İşletme sahibinin biz söylemeden hesapta yaptığı 60 TL’lik indirim jesti aklımızda artı puan olarak kalacak.
Ertesi gün daha önce görmediğim Bilkent’i keşfedeyim dedim. “Altın Konak” dışında ilginç bir şey içermemesine rağmen çoğu ilden daha gelişmiş bir yer. Gloria Jeans için ise pozitif garsonlarına rağmen kötü yorumlarım var.
Ankara’da Çin yemeği denemeye karar verince gidilebilecek 3-4 restoran olduğunu öğrendik. Ulaşım açısından Armada Fan Fang’i tercih ettik. Moğol usulü tavuk hayatımda yediğim en lezzetli beyaz etti. Sake Maki, Kappa Maki, Kani Maki ve Tamago Maki denedik. Garsonun gözlerini ayırarak acılığı konusunda uyarmaya çalıştığı Wasabi ise benim gibi bir Urfalı için şekerden farksızdı. Bolca rezil olup, çokça şey öğrendik.
Etlik Forum Outlet merkezinin; insanı evsiz barksız bırakacak çeşitlilikte ürüne sahip olduğunu söylemeliyim. Kendimize sinir olacak kadar çok alışveriş yaptık. Doğrudan ateş üzerinde kullanılabilen cam demlik ve tasarım faciası bardağı dışında aldığımız hiçbir şeyden pişman olmadık.
Bir kez daha yapmayı planladığım çoğu şeye vaktim yetmedi, görmeyi deli gibi istediğim çoğu insanı göremeden geri döndüm. Özellikle son güne bıraktığım Haymana gezim ise iş yerimde çıkan problemler nedeniyle bir gün önce dönmeye mecbur kalmam ile iptal oldu.
Dönüş yoluna girince birden köyüm gözümün önüne geldi. Günlerdir hakkında tek cümle düşünmediğim yer yeniden büyülü bir dünya gibi gözüktü. Yaklaştıkça aşkın kokusu burnumun direğini daha fazla sızlattı. Ve yalnız evime dönüp oturduğum anda güzel olan her şey hayal, aşk acısı elle tutulur oldu.
Kendime not: Bir daha 40 yaş üstü kimseyle yatma.
Günün ismi:
Cildi sarkmışsa Filiz
Yeniden yatabilmek için kırk takla atıyorsa Merve

2 yorum:

2023 - Kalan 6 Ay

Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...