16 Temmuz 2009 Perşembe

VAPORWARE

Boş verin bu yazıyı okumayın. Valla okumayın. Şu anda ağlamak istiyorum. Ve ne acıdır ki omzunda ağlayabileceğim bir kişim bile yok. O yüzden buraya ağlayacağım.
Bugün seninleydim. Yüzümde dün akşam karar verdiğim üzere dünyanın en şeker kız Candy’si olmaya çalışan ifadem vardı. Ne dersen gülümseyecek, seni sıkmayacak, anlatmaktan çok dinleyecektim. Yan yana gelir gelmez bir espri de patlattım planlanmamış ve tamam dedim, başaracağım bugünü. Üç dakika geçmeden bugün yapmayı planladığımız şeyi dün bir başkası ile yaptığını anlattın. Yüzüme bir tokat yemiş oldum. Böylece bugün birlikte yapacağımız şey yok olmuş oldu. Hemen ayrılabilirdik birbirimizin yanından.
Kahvaltı ısmarlamayı önerdin ilk kez, içtenlikle hem de. Hayır dedim. Bir kahve içelim bari dedik, uzattık iki oldu. Nasılsın diye sordun ilgileniyormuş gibi. Daha cevap veremeden benden bir sürü şey istedin yine. Çevrendeki hiç kimsenin yapmaya kafası basmayan bin bir türlü teknolojik ve popüler kültür gereği iş yaptırdın bana. Sıkıntıya girmiştin, ben sıkıntıya girip seni bu sıkıntılardan kurtardım. Saatler böylece geçti. Herhangi bir duygusal etkileşim yaşamadan. Yorduktan sonra beni iyice, acıktın mı dedin üzerine. Ben ona da hayır dedim. Herhangi bir şey ısmarlamanı istemiyordum, hem de hiç. İki gün önce seni kızdırdığım şey için de özür diledim. Sen ise beni bir daha aramama kararından vazgeçmedin, özürüm işe yaramadı yani. Biraz sonra da kalkalım dedik. Tamam dedim kendime, arıza çıkarmadan atlattın bugünü Serkan.
Yolda Sezen Aksu başladı söylemeye, gökyüzü başıma yıkıldı sanki. Yağmur çiselemeye başladı ardından. Dur dedim, ağlayacağım. Sezen’e buldun suçu. Hayır. Yol bitince yanımdan gidecek olmandı sebep. Ağzımızı açmasak da, ben senden seni istemekten vazgeçmiş olsam da bitmesin istiyordum yol. Ayrılmayalım. Burada birlikte açlıktan ölelim. İyice yavaşladık. Ne kadar yavaş gitsek de yol bitecekti. Hadi başka bir yere gidelim dedin, mesela balık yemeye. Ya da herhangi başka bir yer, nereye istersen. Ama hepsi bitecekti, hiç biri sonsuza dek süremeyecekti. Ve yanında ne kadar kalırsam o kadar ağlayacaktım içten ve/ya dıştan. Bir an önce ayrılalım da yasımı tutayım diye düşündüm. Ölen geri gelmeyecek. Sana da açıkladım vazgeçişimi. Gitmek istiyorum dedim buralardan, buralar bitti benim için. Artık senden bir şey istemiyorum. Sevindin. “İşime gelir” dedin. Senin istediğin gibi olurmuş böylece. Birbirini çok seven iki insan olurmuşuz. Yine beni hayatındaki herkesten çok sevdiğini geveledin. Ben de aynı yalanı sana söyledim. Ama gitmelisin dedin bence de. Benden uzağa. Ben seni durduruyorum. Yapacak çok işin var, kariyerin var gitmelisin dedin. “Sen git, ben olduğun yere istediğin zaman gelirim.” Yalandı. Ben biliyordum. Sen de. “Unutursun için yana yana, unutursun ölüm sana bana, zaman basıp kanayan yarana, unutursun, unutursun” diyordu Sezen. Sen yeter ki git. Unutursun.
Sana ne kadar âşık olduğum gerçeğiyle sarsıldım. Ötesi yoktu o anın. Sen vardın ya orda, sen yanımdan yok olduğunda ben de olmayacaktım. Ölü gibi geldim eve. Gelen gidenler oldu ziyaretime. Hiçbirini duymadım. Birilerine internetten alışveriş yaptım, birilerinin derdini dinler gibi davrandım, annem yaptı yemek yedim ama ben değildim. Ben o araçta öldüm sanki. Seni unutmaya çalışan, gelecek hafta Türkiye’nin neresinde eğlensem, kaç kişiyle yatsam diye planlayan adam öldü orada. Hepsi kandırmacaydı kendimi. Ben güçsüzdüm. Senin gücüne ihtiyacım vardı. Benimki bir bağlılık, bağımlılık, ihtiyaç sahipliğiydi. Eski dostlarıma zaman ayıracağım diye sana göğsümü gerdiğim anlarda göğsüm parçalandı.
Üzerimde asla kaldırmaya takatim olmayan bir taş, evdeyim. Senin “gel de geleyim” sözlerin kulağımda. Gel. Gitme. Hiç. Mümkün mü?

1 yorum:

  1. farkındamısın nerde olursan ol ağlayacak bir omuz bulamıyorsun... bu ciddi bir durum..

    YanıtlaSil

2023 - Kalan 6 Ay

Temmuz, on beş ay sonra spor salonlarına döndüğüm ve eğer bir kaza bela olmazsa, nasıl öleceğimi de öğrendiğim ay oldu. Bunun getirdiği duyg...